Güncelleme Tarihi:
Hürriyet Ankara’nın, “Ankademi: Şehir ve Üniversite” yazı dizisinde Ankara, Hacettepe, Gazi, ODTÜ, Bilkent, Ankara Yıldırım Beyazıt, Atılım, TED, TOBB ETÜ ve Başkent üniversitelerinin ardından 11’nci oturum Çankaya Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. Hürriyet Ankara Haber Koordinatörü Deniz Gürel ve Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin, gazetemiz ekibiyle birlikte Çankaya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hamdi Mollamahmutoğlu, üniversite üst yönetimi ve bilim insanlarıyla kent-üniversite ilişkisini ele aldı. “Üniversite bulunduğu bölgenin sadece sosyal ekonomik kalkınmasında bir motor rolü oynamıyor, kültürel kalkınmada da çok büyük bir rol oynuyor” diyen Rektör Hamdi Mollamahmutoğlu, Çankaya Üniversitesi’ni ve kent-üniversite ilişkilerini Hürriyet Ankara okurları için anlattı:
DEVLETİMİZİ KURAN BÜTÜN İLKELERE BAĞLIYIZ
Çankaya Üniversitesi’nin bir kimliği ve karakteri var. Biz devletimizi kuran bütün ilkelere bağlı olan bir üniversiteyiz. Bunun bilincinde hareket ediyoruz. Sadece akademik olarak değil, ülkemize ekonomik ve sosyal olarak da büyük katkılar getirme iddiasında olan bir üniversiteyiz. Bu bağlamda da bayağı bir mesafe aldık. Bir vakıf üniversitesi olarak bir takım göstergelere bakıldığında bu başarı kendisini teyit edecektir. Yapısı bir vakıf üniversitesi olmakla birlikte birçok devlet üniversitesinin önünde bazı göstergelere sahip. Gelişme potansiyeli var, büyük bir gelişme potansiyeline sahip. Bir takım koşullar bir araya geldiğinde bu üniversite bir büyüme patlaması bile yaşayabilir. Önümüzde bir arsa problemimiz vardı. Bu halledildi yeni yatırımlara giriyoruz. Yeni üniversite, yeni fakülte binaları yapılacak, yeni laboratuvar binaları yapılacak bunu takiben de ilerleyen yıllarda sosyal bir takım yapılanmalara gireceğiz. Çok dinamik, gelişme potansiyeli çok yüksek olan bir üniversite. Bu üniversitenin tespitlerinin, önerilerinin bu bağlamda da önem taşıdığını düşünüyorum.
ÜNİVERSİTE MEDENİLEŞTİRMELİ
Üniversite bulunduğu bölgenin sadece sosyal ekonomik kalkınmasında bir motor rolü oynamıyor, kültürel kalkınmada da çok büyük bir rol oynuyor. Sadece ekonomik sosyal olarak düşünmüyorum. Üniversitenin bulunduğu yeri medenileştirmesi lazım. Asıl fonksiyon olarak yaşanabilir kılması lazım. Bütün gücüyle bu alana yönelmeli. Üniversite bilim kurumudur, ürettiği bilimi toplumla paylaşır, toplumun hizmetine sunar. Aynı zamanda üniversite bulunduğu bölgeyi yaşanabilir hale getirir. Medeni hale getirir, daha insanca bir ortam haline getirir. Daha huzurlu bir hale getirir. Üniveristenin bu fonksiyonunu unutamayız, bu yönü unutulmamalı Estetik ve artistik katkı da getirir, entelektüel bir renk kazandırır. Biz bütün bunları ön görerek üniversitemizi konumlandırıyor ve değerlendiriyoruz. Bu kadar üniversite varsa Ankara’nın da daha yaşanabilir hale gelmesi gerekir. Parklarıyla, meydanlarıyla gezi yollarıyla daha yaşanabilir olmalı. insanların rahat ve huzur buldukları bir ortam olması lazım. Biz şehre girdiğimiz zaman farklılaşıyoruz, karakterimiz değişiyor, insanlığımızdan kopuyoruz ne yazık ki. Dolayısıyla bu havanın değişmesi lazım.
ÇANKAYA İSMİ TESADÜF SEÇİLMEMİŞ
Çankaya aslında bir Ankara markası. Bir ilçenin ismini taşıyan üniversitede bu ismin seçilmiş olması tesadüfü değil. Çankaya ismi bir eğitimcinin özellikle seçtiği bir isim. Çankaya’nın cumhuriyet tarihindeki yeri çok farklı, her şeyden önce sembolik bir değeri var. Bu üniversite bu ismi alırken bu yönünü dikkate almıştır. Üniversitenin kuruluşunda bir eğitimci geleneği var. Bizim mütevellimiz eğitimci, bu durum üniversiteye yansıyor. Üniversitenin işleyişine, fonksiyonlarına yansıyor. Bu üniversite bir eğitim iddiasıyla kurulmuştur. İlköğretimden başlayan bir eğitim taçlandırmasını ifade ediyor. Aynı zamanda güçlü bir eğitim geleneğine dayanmaktadır. Çankaya Üniversitesi ismi de tesadüfü değildir. O ismin getirdiği bütün değerlere de sahiptir, o sorumluluğun bilincindedir. Çankaya ismi bize neyi hatırlatıyorsa Çankaya Üniversitesi o değerlere sahip.
ÜNİVERSİTE ŞEHRİ BULUNDUĞU YERE ÇEKİYOR
Biz 2011-2012 eğitim öğretim yılında bu kampüse geldik. Burada 5-6 senelik bir geçmişimiz var. Üniversitenin buraya gelmesi bu bölgeye büyük bir aktivite getirdi. Büyük bir dinamik ve farklılaşma getirdi. İki kampüste faaliyette bulunuyoruz ama ağırlıklı yerimiz burası. Fakültelerimizin çoğu burada, laboratuvarlarımız burada. Yatırımlarımız burada devam edecek. Üniversitenin geleceği burada. Balgat’taki kampüsümüz şu anda kullandığımız bir kampüs ileriki zamanlardaki proje içerisinde yer almayacak. Üniversite burada toplanmış olacak. Üniversite şehirden uzak gibi görülüyorsa da bu mesafenin yıldan yıla kısaldığını görüyoruz. Şehir bu tarafa doğru geliyor. Üniversitenin gittiği yere doğru bir yönelme var. Üniversite şehri bulunduğu yere doğru çekiyor. Çevremizde binaların yükseldiğini görüyoruz. Trafiğin yoğunlaştığını görüyoruz, yeni yapılanmalara gidildiğini görüyoruz, alt yapının geldiğini görüyoruz. Bu daha da artacaktır. Çankaya Üniversitesi Çankaya adını taşımaktadır, şu anda Etimesgut’tadır ama o ruh değişmiyor. Bu ismin içindeki ruh değişmiyor, Çankaya ismindeki ruhu buraya getirdik.
Çankaya Üniversitesi Sıtkı Alp Eğitim Vakfı tarafından kurulmuş ve 1997-98 eğitim-öğretim yılında 647 öğrencisiyle faaliyetine başlamıştır. O dönem için de bir rekordu şimdi de bir rekordur. Çok kısa bir zamanda iki ay içinde başlaması önemli bir durumdur. Önemli bir gelişme gösterdi. Hali hazırda rakamlarımızı paylaşayım. Halen 5 fakültemiz var. Son 1 bölüm daha açtık 21 bölümümüz var. Fen Edebiyat Fakültesi’nde 4, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde 6, Mühendislik Fakültesi’nde 8, Mimarlık Fakültesi’nde 3 olmak üzere 21 bölümümüz bulunuyor. 2 meslek yüksekokulu, 2 enstitü, İngilizce hazırlık okulu, teknoloji transfer ofisi (TTO) Müdürlüğü ve 8 araştırma-uygulama merkezi halen çok aktif olarak bulunuyor. Nisan 2017 itibariyle bin 580 Lisansüstü olmak üzere 9 bin civarında öğrencimiz ve 175’i öğretim üyesi olmak üzere toplam 336 öğretim elemanımız var. Oldukça büyük bir üniversiteyiz. Bu anlamda Çankaya Üniversitesi 100. Yıl Balgat semtini de ilk başladığımızda bir ortaöğretim, lise ve üniversite semti haline getirdi.
HAFRİYAT ALANINDAN DOĞAN KAMPÜS
Öte yandan buraya taşınmanın akabinde de Karayolları’nın hafriyat dökme alanı olan ve bir ay yüzeyini andıran bu alanda ödüllü bir mimari ile çağdaş bir üniversite kampüsü yarattık. Bu bölge de giderek bir üniversite bölgesi olma yolundadır. Ankara’nın batı girişinde bir gerdanlık gibi oldu. 20 yıl içinde hiç olay olmamış huzurlu bir üniversiteyiz. Üniversitemizin yenilenen vizyonu ve hedefleri içinde şu cümleyi öne çıkararak devam edeyim; ‘personeli, öğrencisi ve mezunu olmaktan gurur duyulan bir üniversite olmak hedefinde Çankaya Üniversitesi. Bu aslında her şeyi içeriyor. Uluslararası işbirliklerimiz var bildiğiniz gibi üniversitelerin bir klasik işbirlikleri vardır. Avrupa Birliği içinde Erasmus öğrenci değişmeleri gibi. 14 farklı Avrupa ülkesinden 38 üniversite ile erasmus ve diğer anlamda anlaşmalar yapmış bulunuyoruz. Bunun yanı sıra 2015 New Jersey’deki Rutgers University ile İşletme bölümünün doğrudan lisansüstü ortak programı işleme girdi, anlaşma yaptık. Geçen sene ABD’de Missouri University of Science and Technology ile Matematik ve Mühendislik alanını kapsayan bir anlaşma yaptık. Bu yıl da mimarlık alanında İngiltere’de Plymouth University ile bir anlaşma yaptık. Bunlar direkt bir hoca öğrenci değişim ve akademik ilişkiler anlamındaki bir durumdur.
DERSLERE ONLİNE ERİŞİM İMKANI
Çankaya Üniversitesi’nin klasik eğitiminin yansıra online dersleri var. Bu 2015-2016’da yaptığımız yenilikler içinde yer alıyor. Çankaya Üniversitesi’ndeki tüm öğrencilerin almakta olduğu Türk Dili, Atatürk İlke ve İnkılapları Tarihi dersleri ile Hukuk Fakültesi’nin yoğun öğrencisinin aldığı Bilgisayara Giriş dersleri online olarak veriliyor. Bu dönemden itibaren temel İngilizce derslerimiz de online. Online ders üzerinden aslında üniversite ile kent arasında da bir etkileşim kurulabilir. Örneğin bizim lisansüstü programımız var tamamen online yürütülen Pazarlama ve Marka Yönetimi. Çankaya Üniversitesi ilk defa bu programı açtı. Online master program tabi başka üniversitelerde de var ama bu title ile ilk kez açtık. Buradaki öğrencilerin hemen hemen hepsi ya bir yerde mühendis veya başka bir yerde müdür olarak çalışıyor. Örneğin Siz MAN şirketinde bir mühendis olarak çalışıyorsunuz Pazarlama ve Marka Yönetimi master programını başka türlü alma şansınız yok zaten. MAN’dan sizin buraya gelişiniz iş çıkışında saat 9’u bulur. Bu uzaktan eğitim son derece başarılı yürüyor. Uluslararası standartlara uygun ve son derece de beğenilen bir eğitimdir. Diğerleri içinde öyle. Hukuk fakültesinde bir öğrenci bilgisayar dersini temel amaçlı bir ders olarak okuyor. Onun programcı filan olması hedef değil, oradaki çok yoğun bir kitleye tek tek bilgisayar ve laboratuvar yığılmasıyla değil online olarak eğitim yapıyoruz. Öğrencilerin rahat bir şekilde evinden de bazı derslere ulaşmasını sağlıyor. Bir takım kursları da oradan alabiliyor.
VAKIF ÜNİVERSİTELERİ ARASINDA 8.
Üniversitenin iki tane aktif yayını var. Bir tanesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2015-2016 eğitim öğretim yılında yeniledik ve pazarlamasını dışarıdan bir firma yaptı. Akademik yapısını Çankaya Üniversitesi’nin düzenlediği bir dergi haline geldi. İkincisi de Journal of Science and Engineering dergisi. Bizim mühendislik ve fen dergisi. Eskiden de vardı yenilendi. Bir de periyodik olarak üniversitedeki faaliyetleri haberleştirdiğimiz E-Gündem isimli bir dergimiz var. Elektronik dergi formatında. Üniversitenin 20. Yıldaki gelişme ve büyümesini biraz da kalite sıralamalarıyla görmek lazım. Bizim üniversite harika dediğinizde neye dayanarak harika dediğinizi de belirtmeniz gerekir. Birkaç kategoriyi paylaşayım; Biliyorsunuz URAP sıralamalarının iyi yanı alan bazında da sıralamalar yapıyor. Ötekiler genel olarak sıralıyor. URAP sıralamalarında, bünyesinde tıp fakültesi bulunmayan devlet-vakıf tüm üniversitelerin arasında 2014 ve 2015 yıllarında 13. sırada yer aldık. Geçen sene ise 2 basamak yükselerek 11. sıraya geldik. Bu aslında üniversitenin hedeflerine yaklaşıyor mu uzaklaşıyor mu rakamları için önemli. Sadece vakıf üniversiteleri bakımından yapılacak sıralamada ise 8. sırada bulunmaktadır.
ÜNİVERSİTELERDE TATLI YARIŞ VAR
Ankara’daki üniversitelere baktığımızda daha önceki devlet üniversitelerinden başlayarak o gelenekte konuştuğumuz reyting sıralamalarına göre baktığımızda Türkiye’deki en iyi üniversiteler. Bana göre çok daha homojen bir dağılım var. İstanbul’da çok iyi üniversiteler var çok iyi gelişememiş üniversiteler de yer alıyor. Ama oradakiler heterojen. Homojen bir yapıda 16 üniversiteye bakarsanız bunların hepsi Türkiye’nin en kaliteli üniversiteleri. Çok büyük uçurum yaşanmıyor bunların arasında. Bazen biz bir sıralamada oluyoruz ertesi sene TOBB bizim bir adım önümüzde oluyor. Başka bir sene biz onun önün geçiyoruz gibi. Tatlı bir yarış var. Yaptığımız işin çok doğru yapıldığını düşünüyoruz. Sadece vakıf üniversitelerini aldığımızda 8. sıradayız. URAP sıralaması Türkiye genelinde. Ayrıca Girişimci ve Yenilikçi Üniversiteler Endeksi, bu da önemli bir endekstir. Bunda 2014’de 22, 2015’de 20. sıraya çıktık. Geçen sene 2016’da 18. sıraya çıktık. Sadece vakıf üniversiteleri olarak bakarsak geçen seneki sıralamamız 7. sıraydı. Çankaya Üniversitesi bu ölçekte de ciddi bir yükselme kat ediyor. Bu yıl ki Webometrics 2017 sıralamasında da ise Türkiye’deki tüm vakıf üniversiteleri arasında 5.’yiz. Doluluk olarak bakarsak 2015 ve 2016 yıllarına doğru ilerlersek yüzde yüz dolan, taban puanlarını ciddi şekilde artıran bir üniversite olduk. Rakamlar şunu gösteriyor tabi üniversite sayısı artıp bulunduğunuz kente de yeterince kaliteli seçeneklerin sunulmasının sonucudur bu. Ailelerin genel eğilimi çocukları yanında okusun, öğrencilerin eğilimi dışarıya doğru gitmek. Sonuçta arzu ettiğiniz bölümü bulunduğunuz kentte bulabiliyorsanız Ankara’daki devlet ve vakıf üniversitelerin isim isim saymak istemiyorum ama gözünüzün önüne getirin bu üniversitelerin uluslararası kalitesi çok yüksek. Amerika’da 5 bin tane üniversite varsa bunun 100-150 tanesi top üniversitedir. Bu söylediğimiz Çankaya dahil üniversiteler dünyadaki ilk 500-1000 sıralamasının içinde yer alan üniversitelerdir. Dolayısıyla hiç mukayese edilmeyecek kadar büyük avantaj sağlıyor aile için.
ÖĞRENCİLERİN YÜZDE 65’İ ANKARA’DAN
Biz bunları izleme mekanizmaları da oluşturduk. Mezun olduğu gün anketler yapıyoruz, öğrenci bitirdikten sonra izliyoruz. Çok kolay iş bulmaları, yurtdışındaki üniversitelere kabul edilmeleri önemli. Mesela biz diğer taraftan Rutgers’ı denedik. Özellikle işletme alanında dünyanın ilk 5’indedir. Bu üniversiteyle biz lisansüstü programı ortaklaşa yapıyoruz. Şimdi size Nijerya’dan bir üniversite gelse Çankaya ile lisansüstü programı birlikte yapalım dese çok kuşkulu bakarsanız. O üniversiteyle yapılan işbirliği anlaşmasına göre biz de bir sene okuyor öğrenci bu programı bitirdikten sonra ikinci yılında Amerika’ya gidiyor. Buradaki dersleri olduğu gibi kabul ediliyor. Burada aldığı eğitimin kalitesi hafifçe kuşkulu olsa kabul edilmez. Ayrıca oradaki eğitim programı da yaklaşık 60 bin dolardır, öğrenciye de çok ciddi bir parasal desteği de sunuyor. Biz bir sistem içinde bütün istatistiksel verileri değerlendirir duruma geldik. Siz bana herhangi bir üniversite yada bölüm adı söyleyin en son kaç kişi başvurmuş, kaç kişi girmiş, dolmuş mu dolmamıştan öte bilgileri size rahatlıkla hemen söyleyebilirim. Bize de tanıtım sırasında gelen herkes bir arşive giriyor. Bir program içinde onu gözlüyoruz. Profil olarak yerleşen son yıllardaki öğrencilerin ağırlık kısmı yüzde 60-65’lerde Ankara ve çevresinden geliyor. Bizim profilimizde İç Anadolu ve Akdeniz bölgesi de çok ciddi ağırlıklı. Üniversitenin ilk kurulduğu yıllarda bu oran Mersin, Adana, Antalya tarafı ağırlıktaydı. Oralara açılan yeni üniversiteler ve başka olanaklar bölgesel yapıyı değiştirdi. Çankaya Üniversitesi’nin öğrenci kitlesi aslında hemen hemen her yerden var. Bize Artvin’den gelen öğrenci de var. Bunu şuna bağlıyorum; üniversitenin oturmuş belli bir kalitesi yer etmişse bir üniversiteyi belli yere çıkarmak güç bir iş, yukarıda tutmak daha zor bir iş. Orada tutabilir ve kalitenizden etkin hale getirirseniz öğrenci ben Ankara’ya gideyim diye can atıyor. Çünkü bizim yurtlarımız da var.
TOPLULUKLARDAN HALKA ÜCRETSİZ ETKİNLİKLER
Ayrıca geçen yıl kapatılan üniversitelerden Çankaya Üniversitesine yerleştirilen 610 öğrenci de hiç bir zorlukla karşılaşmadan öğretimlerini sürdürmektedirler. Yurtlarımız, spor salonlarımız ve kulüp takımlarımız ile hemen her branşta faaliyetlerimiz sürmektedir. Öğrenci topluluklarımızın çok farklı alanlarda etkinlikleri var, sosyal yardım projelerimiz var. Dans Topluluğu, Tiyatro Topluluğu, Türk Sanat Müziği Topluluğu gibi öğrenci topluluklarımızın yıl içerisinde halka açık ücretsiz pek çok etkinlikleri mevcuttur. Her yıl Ankara’daki okulların öğretmenlerini ve öğrencilerini üniversitemizde misafir ediyoruz. İlk defa bu yıl lise öğrencilerine dönük lise yaz okulu programlarını başlattık. Lise yaz okulu iki ayrı dönem biçiminde yapılacak. Birinci dönemi 10 -21 Temmuz tarihleri arasında yapılacak ve 2 hafta sürecektir. İkinci dönemi 24 Temmuz-4 Ağustos 2017 tarihleri arasında yapılacak ve 2 hafta sürecektir. 20. yılın kendimizi değerlendirmemize yaramasını, yaptığımız işlerin iyi olup olmadığını görmemize fırsat vermesini istiyoruz. Gerçekten çok ciddi bir büyüme var. Umarım benzer nitelikli bir büyümeyi, bir 20 yıl daha yaşayabiliriz. Önümüzdeki hedefleri 20 yıl beklemeden, birkaç katına çıkarmaya hazırız.
HÜRRİYET’E TEŞEKKÜR EDİYORUZ
Hürriyet Gazetesi’ne teşekkür ediyoruz. Proje çok yararlı oldu. İnşallah önümüzdeki yıl ilk akademik kitap fuarını Çankaya Üniversitesi’nde yapma planına geçeriz. Kapalı, büyük salonlarımız var, pek çok etkinliğimiz var. Çankaya Üniversitesi dans topluluğu şu andaki planına göre Türkiye’deki 7 üniversitede gösteriye davet edildi. Çok popüler bir grup. Tiyatro topluluğu senede 6 kere gösteri yapıyor halka açık. Şunu planlıyoruz; bu etkinlikleri Çankaya Üniversitesi ve diğer üniversitelerle sırayla birlikte yapalım böyle bir projemiz var. İnşallah bunu gelecek sene aktivite edeceğiz. Yani biz bir etkinliği Çankaya Üniversitesi salonunda yaparken Atılım Üniversitesi’ne gidelim ertesi etkinliği orada yapalım, ardından Ankara Üniversitesi’ne gidelim onlar da bir şey sunsun kente de açık olarak bunu yapalım istiyoruz. Çok büyük salonlarımız var onların da halkın kullanımına açmak istiyoruz. Çankaya Üniversitesi bu yıl 20. kuruluş yıldönümünü kutlamaktadır. Kurucu vakfımız olan ‘Sıtkı Alp Eğitim Vakfı’ Ankara’da özellikle ortaöğretimde çok önemli markadır. Arı Okulları’nı duymadan Ankaralı olan kimse yoktur. Ünü Ankara dışına da taşmıştır. Üniversitenin geldiği noktada Mütevelli heyeti başkanımız Sıtkı Alp’in önemli bir payı var. Böylesine çok zor bir sektörün içinde kalabilmek bir başarıdır. Alp ailesi sadece eğitim sektöründe kalmış bir ailedir. Eğitimden aldığını eğitime harcamış bir aile. Üniversitemizin başarısında çok önemli katkıları olmuştur.
KIYI KENTLERİ DAHA İLGİ GÖRÜYOR
Kent Çalışmaları Topluluğu Başkanı Gamze Değirmenci
Şehir ve Bölge Planlama bölümü ikinci sınıf öğrencisiyim. Aynı zamanda kent çalışmaları topluluğu başkanlığını yapıyorum. Ben Ankaralıyım. Eskiden bence Ankara öğrenciler için daha cazip, daha ilgi çekici geliyordu ama son zamanlarda İzmir gibi kıyısı olan, denizi olan şehirlerin daha çok tutulduğunu görüyoruz.
Yaşanılabilir bir kent Ankara’da yaşayan herkesin arzusu. Ben de Elâzığ’dan 5 sene önce bu okula geldim. Son periyodundayım mezun olacağım. 5 senelik eğitim yaşamımda, şehircilik eğitimimle birlikte Ankara’yla ilgili algılarım da, tecrübelerim de arttı, gelişti. Öğrenci şehri denildi, 16 üniversite var denildi. Gerçekten çok ciddi öğrenci sayısı ve köklü üniversiteler var. Öğrencilerin Ankara hakkındaki görüşleri Ankara ile etkileşimleri çok ön plana çıkıyor. Ankara’nın genelinde önemli sorunlara değinecek olursak öncelikle ulaşım, sosyal donatıların eksikliği, bir takım kültürel ve sanat anlamında hem kamusal hem özel teşebbüslerin eksikliği. Farklı üniversitelerdeki öğrencilerin birbiriyle etkileşimlerinin düşük olması Ankara’nın genelinde temel sorunların başında geliyor. Biz de şehircilik öğrencileri olarak bunları konuşuyor, tartışıyoruz. Yer yer aramızda atölye çalışmalarında bulunuyoruz buralardan çıkan sonuçlar da bu sorunlara paralel olarak gidiyor. En son kitap fuarına gittiğimde toplu ulaşımla gidemedim, birçok yere gidemediğim gibi. Arabayla gittim ve kaza yaptım. Çok kalabalıktı. Biraz da pişman oldum. Bir kitabevine gidebilirdim diye bu bile kentteki bir sıknıtının yansıması.
ANKARA BÜTÜN ORTAMLARI SAĞLIYOR
Öğrenci Konseyi Başkanı Hamza Demiroğlu
Üniversite öğrencileri benim için belli gruplara ayrılıyor. Üniversitesini okuyan, bölümüyle alakalı bir şeyler yapmaya çalışan öğrenciler var. Bazı öğrenciler okulumu okuyayım, bölümümü bitireyim eğlencemi de eksik etmeyeyim derdinde. Bazıları okulum yakın olsun, şehir içinde olsun, gidip gelmem yakın olsun şeklinde. Siyaset öğrencisi olarak Ankara’nın başkent olmasından dolayı benim için bulunmaz bir nimet. Bir öğrencinin istediği eğlence sektörüne baktığımız zaman o sektör de burada gelişmiş. Ben arkadaşlarımla konuşuyorum neler yapıyorsunuz nerelere gidiyorsunuz diyorum. Gece kulübüne gitmek isteyen gece kulübüne gidiyor. Başka eğlenmeye gitmek isteyenler oralara gidiyor. Huzur ortamı isteyen kafa dinlemek isteyen üniversite öğrencileri burada o ortamı da bulabiliyor. Ankara bu konuda bütün ortamı sağlayan şehir. Ankara’da potansiyel biliniyor ama kullanan gruplar farklı olduğu için potansiyel yokmuş gibi gözüküyor.
Üniversitenin eğitim ve araştırma olan iki temel fonksiyonuna üçüncü bir şey daha ilave edildi. Bu da ürün geliştirme ve teknoloji geliştirme. Tabi bu bugünden yarına hemen olabilecek bir şey değil. Bunun için üniversitenin öncelikli alt yapı ve laboratuvar çalışmalarını yapması lazım. Kendisini üçüncü yeni üniversite modeline göre hazırlaması gerekiyor. Bu çizgide TÜBİTAK’ın bir çalışması var 1513 koduyla verilen teknoloji transfer ofislerinin kurulması destek projesi. Türkiye’deki ilk 50 içinde olan üniversiteler başvurabiliyor. 2 sene önce başvurumuz gerçekleşti, başarıyla kabul edildi. Bu üçüncü yılımız. Bu desteği aldık. Bu destek, teknoloji transfer ofisinin kurulması ve işletilmesiyle ilgili. Yaklaşık 6 milyon liralık, 5 yıl süreli bir proje desteği. Yüzde 80 oranında bir destek veriliyor, yüzde 20 üniversitenin katkısı var. Bundan hareketle Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi sıralamasına göre burada 18.’liğe yükseldik. Son dört yılda 22.’likten 18.’ciliğe 4 basamak yükselme önemli bir gösterge. Vakıf üniversiteleri arasında da yerimiz gayet iyi ve yükseliş trendi içerisinde. Konumuz Ankara olduğu için Ankara içinde ve çevresinde yürütmekte olduğumuz birçok proje var.
DEPREM İÇİN SİSMİK İZOLATÖR TESTİ
Ankara Kalkınma Ajansı’ndan destek aldığımız, Ankara’yı ilgilendiren projeler de var. Bunlardan bir tanesi, deprem için sismik izolatör diye bir kavram var. Binalar metal çanaklar üzerine oturtabiliyor. Binlerce tonu taşıyan bir çanak düşünün. Binaların tabanına inşaat başlarken yerleştirilmesi gereken malzemeler bunlar. Haliyle yerleştikten sonra test etmeniz mümkün değil. Başlangıçta sismik izolatör denen çanakları, malzemeyi test eden bir kuruluş Türkiye’de yok. Üretici olarak Ankara’da büyük bir firma var. Ancak test edilmesi, başka bir akredite laboratuvarı gerektirdiği için test eden bir yer yok. Bunun en kısa sürede yapılması gerekiyor. En kısa zamanda yapılmalı çünkü artık şehir hastanelerinden başlamak üzere kamu ihalelerinin bazılarında bu sismik izolatör şartı getirildi. Yapılan tüm şehir hastanelerinde sismik izolatör kullanılmak zorunda. Bunun tanesinin testini 3 bin 500 Euro’ya yapıyorlar. 6 ay sıra bekliyorsunuz İtalya’da. Bunun fizibilitesini çalıştık. Bir rapor halinde seminerlerle sonuçlandırdık. Şu anda Ankara Kalkınma Ajansı devletin ilgili kuruşlarına bunu sundu. Sonuç bekleniyor. Bizim inşaat mühendisliğinden bir grup öğretim üyesiyle birlikte görev aldık.
OSTİM TEKNOPARK’TA ENERJİ ÇALIŞMASI
Ankara bölgesini ilgilendiren bir başka projemiz ise şu; Çankaya Üniversitesi OSTİM’de kurulacak olan Teknopark’ın ortağı. Onlarla ilişkilerimiz çok yakın. OSTİM’deki şirketlerle bağlantı kurmamız, işbirliği yapmamız için destek oluyorlar. Bir tane proje gerçekleştirdik bizzat TTO’nun içerisinde. Bunlardan birisi İleri Teknolojiye Dayalı Ürünlere Yönelik Faaliyetlerde OSTİM Teknopark’ın Temiz Teknoloji ve İnovasyon Ekosistemindeki Yeri Projesi. Kalkınma Ajansı destekledi raporunu yazdık verdik. Şu anda OSTİM Teknopark yönetimi bunu esas aldı ve bunun çerçevesinde gerçekleştiriliyor. Ankara Kalkınma Ajansı’ndan bir diğer destek de yine OSTİM Teknopark ile ilgili. Teknopark kurulduğu zaman temiz enerji çerçevesinde çalışmalar gerçekleştirilecek. Tematik bir teknopark olacak. Böyle bir teknopark kurulduğunda ortak kullanıma açık pahalı cihazlar gerekebiliyor. Merkezi laboratuvar kurulma mantığıyla ne tür cihazlar alınmalı, nereye yerleştirilmeli, binanın mimarisi nasıl olmalı gibi konularda böyle bir projeyi yürütmekteyiz. Onun sonuncunda da OSTİM Teknopark’ın kuruluş faaliyetine bir desteğimiz olacak. Bir taraftan da onu yaparken önümüzdeki kadro şekillenmesi ağırlıklı olarak mühendislik fakültesi, mimarlık da bir ölçüde bunun içine girecek. Üniversitemizi bu projelere dahil etmeyi temel bir yaklaşım olarak düşünüyoruz. Artık üniversitelerin personel politikasını üç temel eksene oturtması gerekiyor. Alacağımız öğretim üyeleri, ders programlarının şekillenmesi, özellikle mühendislik ağırlıklı düşünürseniz üniversite sanayi işbirliğinin temel alınarak yapılması gerekiyor.
TİM’İN SEÇTİĞİ ÜNİVERSİTELERDEN BİRİYİZ
Konumumuz itibarıyla Başkent Organize Sanayi Bölgesi’ne (Başkent OSB) çok yakınız. Buradan 12 kilometre. Başkent OSB’de yoğun bir faaliyet içerisindeyiz. Endüstri ve makine mühendisliği son sınıf öğrencilerinin bitirme projelerini Başkent OSB’deki şirketlerle arkadaşlarımız yapıyor. Öğretim üyelerimiz bizzat yanlarında bulunuyorlar. Bunu bir protokolle sabitledik. Önümüzdeki yıllarda da bu faaliyet artarak sürecek gibi duruyor. Bu çalışmamızdan Başkent OSB yönetimi çok memnun. Hocalarımızın varlığı ekstra bir güç oluşturuyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) seçmiş olduğu üniversitelerden birisiyiz. Mentörlük başlığı altında Başkent OSB’de Ankara’daki bazı sanayi kuruluşlarına mentörlük hizmeti veriyoruz. Belli bir seçim işleminden sonra oldu bu önümüzdeki yılarda daha da artacak. İki tane temel firma söyleyeyim. Bir tanesi TOBB tarafından ilk 100 ihracatçı firma olarak tanımlandı Optima diye bir şirket. Yollara engelleyici bloklar yapıyorlar. Bütün dünyadaki testleri geçmiş bir firma. Bütün üretimi yurtdışına yapan firmaya bu ihracatı nasıl artırırız diyerek kendilerine mentörlük hizmeti veriyoruz. Değerli bir çalışma, bizim için de geliştirici bir çalışma. Burada edinmiş olduğumuz tecrübeyi bugüne kadarki tecrübelere katarak başka firmalara aktarma imkanı olacak. Türk Traktör fabrikası büyük firma. Benzer bir çalışmayı mentörlük adına orada da yapıyoruz. Türk Traktör ağırlıklı olarak Türk pazarına ürün üreten bir yapı. İhracatı artırmak için mentörlük çalışmasını burada da yapmaktayız.
SANAYİNİN İSTEĞİNE GÖRE DERS PROGRAMI
Makine mühendisliği ve mekatronik bölümünün yine bizim üniversiteye özgü bir projesi var. Hidromek şirketiyle bir anlaşmamız var. Onların talepleri doğrultusunda ders programını arkadaşlarımız ayarladılar. Bizim ihtiyacımız şunlardır diye geliyorlar sayın hocalarımız toplanıyor onlara uygun eğitim programında değişiklikler yapabiliyorlar. Gerekli olan bilgileri öğrencilere aktarıyorlar. Mezunlarımız da orada gayet revaçta. Mekatronik mühendisliğinden 4 mezunumuz işe başladı. Hocalarımız mühendis seçiminde onlara yardım ediyorlar. Bu da bizim için güzel bir başlık. Başka firmalara da genişletmek istiyoruz bu çalışmayı. Artık üniversiteler sanayiye nasıl hizmet edebiliriz sorusunu sorup bunun altını ders programlarını düzenlerken de doldurabilmeli. Akreditasyon çalışmalarında orada sanayiden gelen kişilerin taleplerinin kesinlikle dikkate alınması gerekiyor. Bu bilinçteyiz. Önümüzdeki günlerde daha etkin, aktif sonuçlara ulaşacağız.
SAVUNMA SANAYİİ İÇİN PROJELER
Savunma sanayi şirketleri Ankara’da yoğun olarak konsantre olmuş durumda. Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı’nın temel şirketleri HAVELSAN, ROKETSAN, ASELSAN burada. Onlar ve onlara ilaveten bazı savunma sanayi şirketlerle birlikte Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın desteğiyle SAYP projesi var. Savunma Sanayiine Araştırmacı Yetiştirme Programı. Müsteşarlıkla bir anlaşma imzaladık üniversite rektörlüğü olarak 9 tane firma, sanayi müsteşarlığı ve Çankaya üniversitesi işbirliği içinde. Mühendislik fakültesi ve diğer branşlarımızda örneğin işletme bölümünden birisi de SAYP’ta yer alacak. Proje temeli de şu; madem bu kadar master doktora ve araştırmalar yapılıyor, bunları savunma sanayi şirketlerinin işine yarar hale nasıl getiririz, bu projeyi tasarlıyoruz. Şu anda iki projeyi sunmak üzereyiz. Önümüzdeki dönemde bir işletme öğrencisi tarafından üçüncü proje sunulacak. Yapılacak tezler firmaların bazı problemlerini çözmeye yardımcı olacak. Dolayısıyla hem üniversite buradan deneyim kazanacak hem firmaların işleri daha da kolaylaşacak. Üniversite sanayi işbirliğinin gerçek anlamda altyapısı oluşturacak. Bilgisayar mühendisliğimizde de güzel çalışmalarımız var, etkin gruplar var. Bizim 2 bin metrekareye yakın bir de kuluçka merkezimiz var. Çankaya mensuplarının projeleri olması halinde ücretsiz yer tahsis ediyoruz. Bunu genişleteceğiz. Sadece Çankaya mensuplarına yapıyorduk bu işi. Biraz daha profesyonelleştirip Çankayalı olsun veya olmasın burayı açacağız bir Teknokentçik gibi üniversitelere hizmet verecek. Çankaya Üniversitesi’ndeki öğretim üyeleri ve genel dokuyla etkileşmesi şartıyla çalışmalar olacak. Minik bir örnek ve hiçbir yerde yok.
Üniversite, Teknoloji ve Transfer Ofisi (TTO) ile beraber Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın yürüttüğü iki projede çalıştı. Bunlardan bir tanesi Esnaf ve Sanatkârlar Teşvik ve Destek Sistemi’ydi (ESDES). Bu proje bütçe katkılarıyla oldu. Kamu İhale Kanunu’na göre ihaleye çıkıldı oradan üniversitemiz bunu aldı. Bunun iki ayağı vardı; yurt içi ve yurtdışı mevcut durum analizi. Bunları tamamen üniversitemiz yürütmüştür. Toplumun önemli kesimini oluşturan esnaf ve sanatkarlara yönelik bir destek ve teşvik siteminin kurulması projesini yürüttük. İkincisi ise yine esnaf ve sanatkarlara yönelik Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’yla yürüttük. Bunun finansman desteği Halkbank tarafından sağlandı. Bu projede de yine esnaf ve sanatkarlarımızın önemli bir bölümünü oluşturan makine taşıtlar ve madeni eşya sektörünü inceledik. Bununla ilgili bir çok çalışma yaptık. Bunların önemli bir kısmı Ankara’da yapıldı. İzmir, İstanbul, Konya Gaziantep’te de çalışmalarımız oldu ama gerek Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu’nun (TESK) ve Madeni Eşyalar Federasyonu’nun Ankara’da bulunması nedeniyle çalışmalarımızın büyük kısmı burada oldu. Ankara’daki bir çok esnafın, özeylikle gün içinde hepimizin işinin düştüğü esnafları ziyaret ettik. Oto tamircileri örneğin onların işyerlerini ziyaret ettik. İvedik’teki madeni eşyaların önemli bir ayağı olan Hurdacılar Sitesi’ne bir kaç kere ziyarette bulunduk.
İŞYERLERİNİ ZİYARET ETTİK
Dökümcüler Sitesi’ne bir kaç kez ziyarette bulunduk. Ankara’nın çeşitli yerlerine dağılmış bu sektördeki esnafların işyerlerine ziyarette bulunduk. Bunların sorunlarını tartıştık odak grup toplantıları yaptık. Daha sonra Ankara’nın Başkent olması dolayısıyla bütün kamu kurum ve kuruluşları burada olduğu için bütün kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı SGK, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı gibi aklınıza gelebilecek sektörü ilgilendiren, esnafı ilgilendiren kurumlar katıldı. Biz bunlarla ilgili yaklaşık 2 bin sayfa raporu Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na sunduk. Birçok önerimiz vardı. Bilemiyorum etkisi olmuş mudur ama son zamanlarda esnaf ve sanatkara yönelik alınan birçok tedbir ve kararda bizim bir takım tekliflerimizi görüyoruz. Tabi bunu ben söyleyemem etkisi olmuştur, olmamıştır sonuçta nihai takdir idareye aittir. Ama birçok teklifimizin sonuçlarını görebiliyoruz. Çok ciddi bir durum tespiti de yaptık. Bizim hayatımızı kolaylaştıran en önemli gruplarla çalıştık.
ANKARA’DAKİ BİRÇOK ESNAFA DOKUNDUK
En önemli tespitlerden biri de şu; Oto tamircileri için çok önemli rekabet yetkili servislerden geliyor. Ama şunu söyleyeyim; Türkiye’de oto stoğu tescilli trafikteki araçların durumuna baktığınız zaman biraz yaşlı. Dolayısıyla garanti kapsamındayken kullanıcı yetkili servisi tercih ederken garanti kapsamından çıktıktan sonra çeşitli nedenlerden dolayı bu esnaf sanatkarımızı tercih ediyor. Tabi onların bir takım sorunları var bu sorunları biz topladık. İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşlerini aldık bunların sonucunda biz raporumuzu hazırladık. Dediğim gibi son zamanlarda esnaf sanatkârlara yönelik bir takım tedbirler alınıyor, kararlar alınıyor. Orada umuyoruz ki bizim yaptığımız rapor ve teşhisler faydalı olmuştur. Ankara Esnaf Sanatkar Odaları Birliği (ANKESOB) dahil Ankara’daki birçok bu sektörle ilgili makine taşıtlar ve madeni eşya sektörü çok geniş bir sektördür tornacı da var burada bisiklet tamircisi de, hurdacı da var, dökümcü de var. Mutlaka ve mutlaka bütün esnaf sanatkar kollarına gittik. 37 sanatkar kolu var. En az bir kaç tane işyerine gidip görüşmüşüzdür. Mesela bu bilinmez sıcak demircilikle ilgili Ankara’da iki tane usta var Samanpazarı’nda. Koca Ankara’da iki tane. Kaybolmaya yüz tutmuş meslek ama ikisinin de işyerine gidip ikisiyle de görüştük. Ankara’daki birçok esnafa dokunduk.
ALAN DERSİ İLE ÖĞRENCİ SAHAYA İNİYOR
Ankara’nın batı aksındaki çıkışındaki son üniversite. Bizim ilerimizde başka bir üniversite yok. Buraya en yakın ve Ankara’nın en önemli ilçelerinden biri Polatlı. Orada da Ankara Kalkınma Ajansı ve Polatlı Ticaret Odası ile beraber bir projemiz oldu. Bizim fakültede alan çalışması diye bir ders var. Bu ders seçmeli bir ders. Genellikle 3-4 kişilik gruplar bir öğretim üyemizin nezaretinde alana çıkıp gidiyorlar. İktisadi idari bilimler fakültesi olduğu için işletmeyle ilgili oluyor bu. Siyaset biliminin de olabilir ama çoğunlukla işletme ile uluslararası ticaret bölümü yapıyor. Gidip alandaki işletmenin sorununa yönelik olarak o işletmeye yardımcı olabilecek şekilde o işletmeyi analiz ediyorlar. Sorunları nedir tespit ediyorlar. Buna yönelik çözüm önerilerini sunuyorlar. Bunu daha sonra öğrencilerin ve öğretim üyelerinin katıldığı bir toplantıda sunuyorlar. Oradaki başarılarına göre notlandırıyorlar. Bunun bizim açımızdan en önemli katkısı o işletmeye de bir şey katmış oluyorlar. Bunların tamamı Ankara’daki işletmelerdi ve bunlar KOBİ segmentindeydi. Üniversitemiz de bu konularda bizi çok destekliyor bazı bölümlerimizde örneğin zorunlu staj var bazı bölümlerimizde yok. Öğrenciler bir işyeri bularak gönüllü staj yapmak istiyorlar. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre zorunlu stajın sigortasını üniversite yatırmak zorunda. Ama gönüllü stajda böyle bir yükümlülüğü yok. Buna rağmen üniversitemiz gönüllü staj yapacak öğrencilere bir defalık gönüllü stajlarının zorunlu sigortasını da yatırıyor. Bu şekilde gönüllü staj yapma imkanı sağlıyor. Bahsettiğim alan çalışması dersinde öğrenci bir işletmeye gidiyor. Bir gününü orada geçiriyor. Üniversitemiz bunun ulaşımını sağlıyor yine o işyerinde bulunduğu için o işyerindeki herhangi bir kazaya karşı sigortasını yine üniversitemiz yapıyor. 1963 doğum tarihim 1963’ten beri Ankara’dayım. Ben Karum’un olduğu yerin bağ olduğunu oradan da seğmenler parkından da derenin aktığını da bilirim. Ankara’ya dair bunu da ekleyeyim.
Fakültemiz Polatlı Belediyesi, Polatlı Ticaret Odası ile birlikte çok önemli sosyal içerikli bir proje yürüttü. Ev hanımı kadınlarla ilgili büyük bir projeydi iki sene sürdü. Fakültemizin özellikle işletme ve uluslararası ticaret bölümü derse gitti. Yüzden fazla kez Polatlı’ya gidip geldik. 200’e yakın ev hanımı müracaat etti. Bunların arasından seçimler yapıldı. Her türlü işletmeyle ilgili olan muhasebe, finansman, pazarlama ile ilgili bilgiler verildi, bilgisayar kursu da verildi kadınlara. Bir kısmı eğitimli, bir kısmı değildi. Eleme yoluyla projenin sonunda 25 kadına Polatlı Belediyesi ile işbirliği yaparak Polatlı’da merkezi bir yerde işyerleri açıldı. 25 tane işyeri açıldı. Şu anda kadınlar orada satış yapıyorlar. Gittiğinizde de Tren Garı’nın yanında çok önemli bir merkez haline geldi, akşamları çok canlı. Buna benzer projelerimiz, TTO’yla sosyal faaliyetlerimiz de oluyor. İşletmenin illa büyük olması gerekmiyor, küçük işletmelere de katkı sağlama imkânımız olabiliyor. Bence sosyal içeriği ticari içeriğinden daha ön planda bir proje. İstatistik ve veri konusuna da değinmek isterim. Türkiye hakkındaki istatistikleri inanın yabancı kaynaklardan daha kolay bulabiliyoruz. Yurtdışında bir araştırma firması var Türkiye’deki bütün perakendecilik toptancılık verilerini yayınlıyor. Fakat Türkiye’de Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) toptancılık, perakendecilik verilerini yayınlamıyor. Elinde yok değil var, ya ihtiyaç duyulmuyor, ya da şeffaf olmuyor. Uluslararası Ticaret Bölümü OSTİM firmaları ile işbirliği yaparak her yıl dördüncü sınıf öğrencileri OSTİM firmalarında projeler gerçekleştirerek dönem sonunda OSTİM salonunda yürüttükleri projelerin sunumunu da hazırlamakta.
Savunma sanayi firmalarıyla ortak projelerimiz var. Bilgisayar mühendisliği olarak temelde veri analizi, veri işleme konularında çalışıyoruz. Veri olan her yerde proje yapabiliyoruz. Savunma sanayii de de daha çok sanallaştırma, oyunlaştırma teknolojileri kullanılarak eğitim programları geliştirme proje başlangıçları var. Öğrenci projeleri olarak başladı ama bunları SAYP gibi farklı proje kapsamlarında ilerletmek istiyoruz. Bunun yanında makine öğrenmesi, yapay zeka öğrenmesi dediğimiz konular oldukça güncel. O konularda yine veri bulduğumuz anda çok güzel projeler geliştirebiliyoruz. Örneğin Esenboğa’dan uçuş verilerini aldık. 2014 uçuş verileri. Uçuşlardaki gecikmelerle ilgili onlarla ilgili geniş bir veri tabanı herhangi bir uçuş için gecikme olasılığı nedir saptaması yapılıyor. Yine makine öğrenmesi ve yapay zeka kullanılarak yapılıyor. Burada yüzde 92 başarı elde edilmiş durumda. Bunu daha da genişletmek istiyoruz. Dediğim gibi özellikle yerel yönetimlerden, kamu kurumlarından veri paylaşımı olduğu noktada güncel konularda çalışmalar yapabiliyoruz. Ankara’nın en önemli alanlarından birisi savunma sanayi ve pek çok teknokent var. Çoğu firmalar oraya destek veriyorlar. Orada büyük bir potansiyel var. Türkiye savunma sanayiinde üretim ve yatırım anlamında ciddi yatırımlar yaptı. Orada bilişim ve yeni teknolojilerle daha katma değeri yüksek ürünler üretilebilir, böyle büyük bir potansiyelimiz var. Burada Üniversite sayısı ve sanayi gruplarının odaklanmış olması büyük fırsat. Burası büyük bir şehir. Son günlerde gündeme gelen konulardan birisi de akıllı şehirler. Büyük problemler var ve bu problemleri çözebilmek için kuluçka merkezi diyebiliriz bir yapı gerekli. Burada çözmüş olduğunuz problemleri dünyanın her yerinde uygulayabilirsiniz. Biz o bağlamda da çalışmalar yapıyoruz.
VERİ PAYLAŞIMINA AÇIK OLUNMALI
Teknokentlerde küçük firmalarla başladık. Her şey dijital ve her yerden veri akıyor. Mesela belediyeler olsun pek çok alanda veri toplanıyor ama biz verileri kıymetlendiremiyoruz. Henüz o noktada değiliz. Bunun bir sebebi de açık veriye çok yatkın değiliz. Dünyada gelişmiş ülkelerde temel yaklaşım şu; verileri biz ne kadar açık yaparsak bu konuda hem çözümler daha hızlı ve etkin üretilebilir. Pek çok iş daha iyi yapılabilir. Yaşam daha iyi olabilir. Bu noktada aslında bizim beklentimiz böyle. Kamu kurumlarından ve belediyelerden beklentimiz bu şekilde. Verileri ne kadar daha açık hale getirirlerse o kadar iyi olur. Amerika’da ve İngiltere’de bunları merkezileştirmişler. Data.gov, data.uk gibi adreslerde bütün kamu kurumlarından verilerini açmalarını istiyorlar. Bizde de burada böyle girişimler devletin politikalarında var ama henüz hayata geçirilemedi. Bu konuda belediyeler başlarsa bir taraftan bunlar hızlı bir şekilde yapılabilir. Veriler ellerinde var ancak bunları açma konusunda biraz tutuk davranabiliyorlar. Örneğin belediyelerdeki ulaşım verileri. Belediyeler kendileri uygulama geliştiriyorlar, otobüsler nerelere gelecek gösteriliyor fakat bu verileri açık hale getirirlerse tonlarca farklı uygulama çıkabilir. İnsanlar o verileri kullanarak başka verilerle birleştirerek daha yenilikçi şeyler geliştirebilirler ve bunlar da uygulanabilir ve başka ülkelere de satılabilir. Bizim beklentimiz bu verileri bize sadece uygulama olarak sunmasınlar bize verileri versinler. Biz onu kullanalım prototiplerimizi geliştirelim bu konuda firmalar çıksın ürünleştirip dünyaya satsınlar. Belediyelerden beklentimiz bu. Genelde kamudan beklentimiz bu. Özelde bilgisayar mühendisliği olarak ama her mühendisliğin burada bir payı ve ilgisi olur. Ortak çalışmalar yapılabilir. Bu konudaki beklentimiz açık veri olsun bu konuda bir araya gelelim belediyelerle kamu kurumlarıyla verilerini açmada yardımcı da olalım. Girişimciliği ve rekabeti artıran şey de bu aslında. Verileri açtığınız zaman aslında veriye erişimi demokratikleştirmiş oluyorsunuz. Rekabette artıyor doğal olarak. Tabi saydamlık şeffaflık gibi pek çok konuda faydası var.
Gerçekleştirmek olduğunuz Ankara kent vizyonunun oluşturulmasına yönelik proje için sizleri tebrik ediyorum. Üniversite çevrelerinde böyle bir geliştirmenin yapılmasını çok anlamlı buluyorum. Bizi de paydaş olarak kabul edip üniversitemizi ziyaret ettiğiniz için teşekkür ediyorum. Kent vizyonuna ilişkin bir değerlendirme yapmadan önce kent karakterini ortaya koymak lazım. Ankara kenti tarihi geçmişi olan, pek çok medeniyeti içinde barındırmış bir kent. Tarihi ve kültürel mirası olan bir kent olması nedeniyle de bu tip değerlerinin korunması gerekiyor. Modern dönemlerini değerlendirdiğimizde ise kentin bir Cumhuriyet projesi olduğunu biliyoruz. Tüm Türkiye’ye pek çok açıdan olduğu gibi planlama açısından da öncü olması hedeflenmiş bir kent. Ankara başkent olarak ve toplumsal yapısı itibarıyla Türkiye’nin yüzüdür. Her Türk vatandaşının yolu en az bir kere Ankara’dan geçer. Ankara kenti içerisinde olup bitenler ve kentsel problemlerine yaklaşım biçimiyle ve hassasiyetiyle diğer Türk kentlerine hatta dünyanın gelişmekte olan pek çok kentine örnek olabilmelidir. Kentin kentleşme çerçevesini ortaya koyarken kentsel çerçevesini ortaya koyarken ulusal ve uluslararası anlamda göç sürecinden bahsetmek yerinde olur. Ankara kenti için göç, gecekondulaşma, imar afları, altyapı sorunları ve ardından büyük kentsel projeler, kentsel estetik ve koruma konuları tartışılmalı, bu konulara ilişkin hedefler vizyonunun içinde yer almalıdır. Kentsel dönüşüm olgusu var. AVM’ler var. Bunların getirdiği problemler var. Bunların yer seçimleri değişen ulaşım ağı projeleri yeni yol örüntüleri gibi problemler var. İçinde yaşadığımız bu metropoliten kent hızlı kentleşmesinin, siyasi ve ekonomik kararların sonucu olarak özellikle son 20-30 yıldır büyük bir kentsel ve mekânsal değişimin içindedir. Bir yandan 2000’lere damgasını vuran kentsel dönüşüm projeleri ve bu projelerin mekânsal olduğu kadar sosyo-kültürel sonuçları; diğer yandan merkezi iş alanlarının değişen yapısı, gelişimi ve MİA’lara alternatif gelişen alışveriş merkezleri, yer seçim kararları ve oluşan AVM kültürü, tarihi ve doğal dokunun dönüşümü ve bu konuda gösterilen duyarlı olmayan yaklaşımlar, hızla değişen ulaşım arterleri ve yeni yol örüntüleri, oluşan sanayi kümelenmeleri, bunlara rağmen yeşil doku ve diğer kentsel hizmetlerin erişilebilirliği konuları ve tüm bunların üst ölçek planları ile uyumu ve ihmal edilen insan-toplum kanadı tanık olduğumuz değişimin ana hatlarını ortaya koyuyor.
KENTSEL DÖNÜŞÜM TÜM BOYUTLA ELE ALINMALI
Pozitif gelişmeler olurken hala kafamızda yeşil doku nerede, kentsel hizmetler yetersiz gibi unsurlar var. Tüm bunların ötesinde mesleki olarak çok önemsediğim bir şey bütün bunların üst ölçekli planla değerlendirilmemiş olması konusu var. Kentsel dönüşüm konusu önemli bir konu çok parçacı ele alınıyor. Kentsel dönüşüm projelerinin çok fazla boyutu var sadece fiziksel boyutu yok. Sosyo ekonomik ve kültürel boyutlarda da ele alınması lazım. Kent kimliğinin gelişmesine de yardımcı olması lazım. Kentsel dönüşüm uygulamaları tüm Türkiye ve Ankara için pek çok eksiği barındırıyor. Bunun temel nedeninin kentsel dönüşümün tanım, amaç, hedef ve yöntemlerinin iyi bilinmemesi olduğunu düşünüyorum. Kentsel dönüşüm denildiğinde aklımıza öncelikle getireceği kentsel rant geliyor. Hemen belli bir çerçeve yıkıp yeniden yapma fikri geliyor. Tüm bu problemlerin kentsel dönüşümün tanımını amaçlarını uygulanabilecek yöntemleri çok iyi bilmediğimizden kaynaklandığını düşünüyorum. Halbuki kentsel koruma da bir kentsel dönüşüm stratejisi. Halbuki dönüşüm kentin fiziksel yapısını iyileştirirken kentin bütünüyle olan ilişkisine dikkat etmeli, kentsel estetiğe, içinde yaşayan toplumun ihtiyaç ve beklentilerine cevap verebilmeli. Elbette kentsel değerler korunarak yapılmış bir kentsel dönüşüm uygulaması kentin mekânsal kalitesini arttırır, kentin kimliğine sahip çıkar ve ekonomik iyileşmeyi tetikler. Esas meselenin kenti bütüncül olarak değerlendirmek, kent planlarını vizyonu doğrultusunda oluşturmak olduğunu düşünüyorum. Dönüşüm ya da başka özel projelere yer açmak için gerçekleştirilen kentsel rant odaklı yaklaşımı sonlandırmalıyız, yadırgıyorum.
MARKALAŞTIRIRKEN AYNILAŞTIRMAYALIM
Kentin potansiyelleri var. Unutulmuş, vazgeçilmiş hatırlanamayan potansiyelleri. Ankara’nın potansiyelini kullanamadığını, zaman içinde oluşan değerlerini yeterince değerlendiremediğini ve koruyamadığını düşünüyorum. Örneğin Ankara mahalle isimlerinin içinde su unsurunun bulunduğu bir kent. Kavaklıdere, Akdere, Bentderesi, Cevizlidere, Çayyolu ilk aklıma gelenler. O kadar çok örnek var ki. İsimlerde var ama kendisi yok. Böyle bir durumda kentin doğal su unsuru ile buluşmuş olmasını beklersiniz, fakat kentimiz bu yanını hiç yansıtamıyor. Başkente de çok yakışırdı. Küçük yapay havuzlar yerine bu tip unsurlarla karşılaşsaydık hem gençler hem yetişkinler çok mutlu olurlardı. Diğer yandan kentin özgün doğal varlıklarından da bahsetmek lazım. Kent metropol bir kent, sanayileşiyor, gelişiyor ama hiçbir yerde olmayan yerel özellikleri de var. Ankara keçisi, kedisi ve bağları ya tüketilmiş ya da tükenmeye yüz tutmuş. Basit bir örnek olarak görebilirsiniz ama Ankara simidinin bile özel olduğunu düşünüyorum bir başka şehirde yemeniz mümkün değil. Tüm bu unsurlar kentsel kimlik oluşturabilmek için kullanılabilir. Markalaşma çok trend bir kavram herkes te söylemlerinde kullanıyor. Marka kent anlayışını önemsiyorum, fakat markalaştırırken aynılaştırmaya karşıyım. Marka kent denildiğinde gökdelenlerden, AVM’lerden ibaret bir kent görmek istemiyoruz. Kentimiz konuta da etrafı çevrili sitelere de, AVM’ye de araç trafiğine ve getirdiği her şeye çok doydu.
İLK VAKIF ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA BÖLÜMÜ
Esas ihtiyacımız olan şey Artık içinde rahat nefes alabileceğimiz, hafta sonları spor yapabileceğimiz, iyi müzik dinleyip, sanatsal ve kültürel etkinliklerine katılabildiğimiz bir kent. Çocuklarımızın iyi eğitim alabileceği okullarla donatılmış bir kent vizyonu olsun istiyoruz mesela. Bisikletle kentin hiç olmazsa belli bölgelerinde dolaşabilelim istiyoruz. Toplu taşım imkanları çok kısıtlı yeni akslar açılmaya çalışılsa da çok gecikmiş. Toplu taşımayla istediğimiz yere rahatlıkla ulaşabilelim istiyoruz. Çok kısa sürede çok ucuz fiyatlara bunu yapabilelim istiyoruz. Bir Avrupa kentine bu yakışır aslında. Ki tüm bunların Ankara için mümkün olduğunu düşünüyorum çünkü temelde Ankara hayatın kolay olabileceği bir kent. Kısaca kentimizin içerisinde yaşayan kentlilere verdiği kıymetle ön plana çıkmasını istiyoruz. Bahsettiğim sorunlara akademik çevrelerin yaklaşımı var. Sorun bilgi üretmemekten elini taşın altına koymamaktan kaynaklanmıyor. Sorun bizim uygulayıcılarla çok yeterince buluşamamızdan kaynaklanıyor. Belki bu konuda bir fırsatlar olur diye düşünüyorum. Problem, ürettiğimiz bilgiyi uygulamaya yönlendirebileceğimiz otoritelere ulaştıramamamız. Çankaya Üniversitesi olarak kente, kentliye ve kentsel sorunlara kıymet veren bir üniversiteyiz. Bunun en temel göstergesi bir vakıf üniversitesi bünyesinde alışılagelmişin çok ötesinde bir ilk Şehir ve Bölge Planlama Bölümünün kurulmuş olması. 2012 yılında kuruldu. Çok az sayıda öğrenci alan bölümümüz pek çok açıdan çok donanımlı plancılar yetiştirmeyi hedefliyor. Odağımızda kentsel dönüşüm, kentsel tasarım ve kentsel kalkınma konuları var. Her biri kendi alanında uzman, dinamik bir kadro ile eğitim veren bölüm henüz mezun vermemiş olsa da Türkiye Planlama Okulları içinde iki senedir 5. sırada. Hedef her sene bunu daha da yükseltmeye çalışmak. Bu başarının diğer vakıf üniversitelerin kent ve planlama konularına olan bakışını olumlu etkilediğini izliyorum, üniversitem ve bölümüm adına da gururlanıyorum.
KENT İÇİN YAYIN VE PROJELER
Şehir ve bölge planlama bölümümüz kentlere ve özellikle Ankara’ya ilişkin paneller düzenleyerek bilgi üretilmesine katkıda bulunuyor. Kritik kentsel problemler üzerine projeler yapıyor. Bir merkezimiz var; KENTMER (Kent, Bölge ve Çevre Araştırmaları Merkezi). Her perşembe öğrencilerle buluşuyor önemli bir kentsel konuda uzmanından seminer alıyoruz. Öğrencilerimize atölye çalışmaları yapıyoruz. Öğrencilerimizin sadece eğitim almalarını değil başka becerilerle de mezun olmalarını önemsiyoruz. Bilgi üretim süreçlerinin içerisine de dahil etmeye çalışıyoruz. Bu vesile ile öğrencilerimizin bilgi birikimlerini ve farkındalıklarını artırıp, hangi kentsel alanda çalışmak istediklerini keşfetmelerine yardımcı olmaya çalışıyoruz. Üstelik bu etkinlikler tüm Ankara halkına açık. Bölüm ve Merkez olarak özellikle kentsel dönüşüm konusunu önemsiyoruz. Kenti parçacıl ele alan, ekonomik hedefler öncelikli gerçekleştirilen, analizleri eksik, kent planlarının yerini almaya yönünü dönmüş kentsel dönüşümü eleştiriyor; çok boyutlu ele alınan, kentin bütünüyle değerlendirilmesi gereken kentsel dönüşüm için bilgi üretmeyi amaçlıyoruz. Bunun için açtığımız bir yüksek lisans programımız var. Özellikle kentsel dönüşüm içerişimde bulunan profesyonellerin bu programdan fayda bulmasını hedefliyoruz. Ankara için farklı dönüşüm modellerine yönelik değerlendirmelerimizi ve önerilerimizi içeren araştırma ve yayın çalışmalarımız var. Yayın çalışmalarımız ve projelerimiz var. Hem gecekondu dönüşüm alanlarında hem de en son popüler olan riskli alan ilan edilmiş alanlarda kullanıcının ihtiyaç, beklenti ve memnuniyetini ortaya çıkaran, kullanıcı boyutunu vurgulayan çalışmalarımız var. Bu çalışmalar mevcut dönüşüm uygulamalarının kenti olduğu kadar kentliyi de azmanlaştırdığını gösteriyor. Bunun dışında sanayi alanları dönüşümünü de önemsiyoruz. Bu çerçevede OSTİM sanayi bölgesinde OSB yönetimi için gerçekleştirdiğimiz bir proje var. Bu projede yönetim için yaya ulaşımına destek verecek şekilde cephe düzenlemesi ve sokak silueti düzenlemesine ilişkin araştırma ve tasarım projemiz var. Bu projede orayı kullanan üreticilerle, kullanıcılarla, firmalarla görüştük onların mekânsal ve sosyal beklentileri ihtiyaçları nelerdir bunları tespit ettik. Bunları tasarım süreci içerisine yansıtıp bir kaç sokağı örnek alarak tasarlamaya gayret ettik. Sonuçta OSB yönetimi ürettiğimiz çalışmayı beğendi şimdi ki hedefimiz de bunun gerçeğe döndürebilmesi. Uygulamaya geçirilmesi en büyük isteğimiz. Bahsettiğim tüm bu çalışmalarımıza öğrencilerimizi de dâhil ediyoruz. Birlikte keşfetmeyi, üretmeyi ve öğrenmeyi deneyimliyoruz.
MAHALLEMDEN HİKÂYELER YARIŞMASI
Ankara kent vizyonunun oluşturulmasına dair öğrencilerimizle atölye çalışmaları düzenliyoruz. Örneğin bu çalışmalara göre öğrencilerimizin çözülmesi gerektiğin düşündüğü Ankara problemleri ulaşım ve altyapı sorunları, planlama-kentleşme politikalarının yetersizliği, sosyal donatı eksikliği, kent kimliğinin yok olması ve kent için katılım noksanlığı. Hocalarımız arasında kentsel koruma konusunda uzmanlaşmış olan, bu konulara dikkat çeken ve proje üreten önemli isimler var. Ankara’nın tarihi dokusunun ve mekânlarının, kent kimliğine katkıda bulunan alanlarının tanıtılması ve öğrencilerimizde kentle buluşma bilincinin yaratılmasına dönük kent gezileri serisi düzenliyoruz. Son olarak her sene Ankara’daki lise öğrencilerine yönelik, onların kenti potansiyellerini ve sorunlarını fark etmelerini tetiklemeyi hedefleyen fotoğraf yarışmaları düzenliyoruz. Bu sene 4.’sü olacak umarım devam edecek her sene. Her sene bir teması oluyor. Örneğin bu seneki tema ‘Mahallemden Hikâyeler.’ Kentsel kimlik ve belleğin nasıl algılanıp, görselleştirildiğine tanıklık edecek bu eserlerin hepsini sergileyeceğiz, en iyi örnekleri ödüllendireceğiz. Bu etkinlikte lise öğrencileri ile üniversite öğrenci ve üyelerini buluşturmayı planlıyoruz. Bu tema çerçevesinde lise öğrencileri belirlediğimiz kentsel konulara ilişkin tespitlerini görselleştirip fotoğraf olarak bize iletiliyor. Bu fotoğraf yarışmasının eserlerini sergiliyoruz. Bu etkinliğin öncesinde aynı temada ya da paralel bir temada bir panel düzenliyoruz. Uzman kişiler geliyor. Uzmanlarla belirlediğimiz konuyu enine boyuna tartışıyoruz böylece aslında üniversite öğrencisi lise öğrencisi ve üniversite öğretim elemanlarının bir arada olduğu etkileştiği bir ortam yaratmaya çalışıyoruz.
Ankara’nın çevre köylerini bisikletle geziyorum. Bilkent’te otururken okula bisikletle gidip geliyorum. Bu bağlamda üniversitemizin ciddi destekleri var. 20. kuruluş yılımız dolayısıyla Balgat kampüsten merkez kampüse bir bisiklet turu düzenledik. Dışarıdan da katılıma açıktı. Hocalarımız, öğrencilerimiz, personelimiz katıldı. Valilikten de izin aldık güvenlik ekipleri de eşlik etti. Bu kadar üniversite öğrenci ve akademik bir büyük camia var ama ne yazık ki Ankara’da standarta uygun bir kilometre bisiklet yolumuz yok. En azından bu üniversite hatlarını birleştiren bir çalışma olabilir. Eskişehir Yolu çok fazla içinde eğim barındıran bir yol değil yapılabilir. Bunun alt yapı çalışmaları da vardı. Gazi Üniversitesi’nden bir grup çalıştı. Bu ana plan ile ilgili ulaşım planıyla ne oluyorsa ama bir türlü bazı şeyleri aşıp uygulamaya geçemiyoruz.
ÜNİVERSİTELER PLATFORMU KURULABİLİR
Bizim üniversitemiz de yararlanır Eskişehir yolu hattındaki üniversiteler de yararlanır. Ben bazı toplantılara sivil toplum adına bisiklet sever olarak katıldım ama bir yerde tıkanıp kalıyoruz. Ankademi de de bunu dile getirmek belki bir ön ayak olabilir. Hakikaten böyle genç potansiyeli olan bir yerde bundan yararlanmamak çok aykırı bir durum. Bir de Balgat kampüsümüz her ne kadar üniversitemiz bu tarafa doğru gelişiyorsa da yıllardır olanaklarını çevre bölgeye kullandırıyor. Birçok derneklerle mahalle dernekleriyle orada işbirliği halinde konser ve diğer etkinlikler düzenliyoruz. Bu o halkı da içine katarak güzel sonuçlar veriyor. Bir de bu projenin (Ankademi) ardından belki bir Ankara üniversiteler platformu kurulabilir. Bu platform belli bir erişkinlik kurarak bahar şenlikleri var mesela biraz popüler kültür geçidine dönüyor bunlar. Ortak böyle bir organizasyon sayesinde Ankara üniversiteler bahar şenliği gibi ortak bir spor, kültür, sanat içerikli bir şenlik yapılabilir.
ANKARA’YA ÖRNEK BİSİKLET PROJESİ
Tanıtım ve Kurumsal İlişkiler Müdürlüğü olarak üniversitenin birçok etkinliğini gerçekleştiriyoruz. Lise davetleri ve ziyaretleri, fuar organizasyonları, basın ve halkla ilişkiler etkinlikleri, sanatsal, sportif, kültürel etkinlikler bunlardan bazıları. Tüm bunlar üniversite ile kent arasında var olan ilişkileri karşılıklı etkileşim düzeyine çıkarıp yoğunlaştırıyor. Öğrencilerden ve çalışanlardan gelen talepleri de değerlendirerek üniversitemiz Merkez kampüste bir bisiklet yolu uygulamasını hayata geçirmek üzere projelendirme çalışması yapıyor. Kampüste kurulacak bisiklet parkıyla birlikte bisikletli ulaşımın küçük bir ölçekte de olsa üniversite içinde uygulanmasıyla kente örnek olmayı amaçlıyoruz. Ankara’nın bir üniversite kenti olmasından yola çıkarak bisikletli ulaşımı kent geneline yaymak, özellikle Eskişehir Yolu üzerindeki, nispeten düz sayılabilecek hattı standartlara uygun bisiklet yollarıyla donatmak yerel yönetimlerle işbirliği yapılarak gerçekleştirilebilecek bir hedef. Böylelikle üniversiteliler kenti, kent de üniversitelileri daha yakından kucaklayabilir.
Benim görebildiğim kadarıyla ortada şöyle bir durum var; Ankara’yı 1994’ten bu yana yöneten siyasi iradenin öncelikle kente bakış açısı biraz daha destek aldığı tabana yönelik. O taban genellikle sosyo ekonomik açıdan daha dezavantajlı diyebileceğimiz, belli mahrumiyetler ve yoksullar içinde yetişmiş bir an evvel maddi hayat standardını yükseltmek istiyor. Biraz o çevreye yönelik plan söz konusu. Altyapıyı geliştirmeye ağırlık veriliyor. Ankara’yı yöneten siyasi irade için bu bahsettiğimiz bisiklet yolu, parklar diğer kenti kent yapan unsurlar sanki biraz daha ikinci plana itildi demeyelim ama yakın zamana kadar öncelikler arasında olamadı. Bu sadece tabiri caizse tuzu kuruların derdi gibi görülmeye başlandı. Bence çok haksız da değildi çünkü Ankara göç alan bir yer. Uzun süredir yüzde 60’ı gecekondularda yaşıyordu bu kentin. Önceliğin oraya verilmesi son derece anlaşılabilirdi. Benim umudum ve beklentim Türkiye belli bir aşamayı aştı. Bu siyasi iradenin destek bulduğu taban belli şeylere geldi. Artık siyasi irade içinde de bu bahsettiğimiz daha önceden de daha küçük irat seküler hayat tarzını benimsemiş insanların kaygıları gibi görülen şeyler daha geniş çerçevede muhafazakar dediğimiz çerçevede de dile getirilmeye başlanıyor. Fakat henüz Ankara’nın kendi kent vizyonu bunu henüz daha siyasete dönüştürebilmiş değil. En azından o tabanla da bağlantımız olduğu ve bir şekilde Türkiye siyasetini incelemeye çalıştığımız için ilk kez buna benzer eleştiriler ilk kez o tabandan da gelmeye başladı. Bu son derece önemli. Ülkede siyaseten de çok önemli dönüşümler yaşıyoruz. Kutuplaşma son derece gerçek.
ÖĞRENCİLERE ‘NASILSA BURADALAR’ BAKIŞI
Bu kutuplaşmanın tek taraflı değil. Kutuplaşmanın siz sadece bir yönüne bakarsak doğru analiz etmiş olmayız. İki farklı blok var. Bu iki farklı blokun içinde de farklı ılımlı unsurlar var. Problem iki farklı blokun içindeki ılımlı unsurların birbiriyle konuşabilen ortak çözümler arayabilen unsurlarının bir araya gelmemesi. Kent vizyonu açısından da bunun son derece önemli olabileceğini düşünüyorum. Son bir noktayı eklemek lazım. Ankara bir üniversite şehrimidir diye düşündüğümüz zaman ben 17 yaşında taşradan geldim Ankara’ya. Ömrümün 4 yılı dışında Ankara’da geçti. 32 yıl önce Ankara’ya gelmiştim. Yerel vizyonun Ankara’yı bir üniversite şehri olarak tanımlama kaygısını açıkçası çok fazla göremedim. Bu da böyle biraz o siyasi iradenin öğrencileri bu ‘öğrenciler bize destek verecek bir taban değil onlar zaten eliti oluşturanlar’ düşüncesi. Ama şimdi o da değişti. Türkiye’de üniversite öğrenci sayısı arttıkça üniversite öğrencilerinin arasında da büyük bir farklılaşma ortaya çıkıyor. Öğrenci kimliğiyle öne çıkan illerimiz var. Eskişehir mesela bunu öne geçirmeye çalışıyor. Konya, Gaziantep gibi Ak Parti’li belediye başkanlarının yönettiği illerde öğrencilere yönelik çok özel politikalar var. Ankara’nın kent vizyonu öğrencileri ‘nasılsa buradalar’ diye alıyor. Ankara’nın bir üniversite öğrenci şehri olması yerel yönetimlerden ziyade Ankara’daki üniversitelerin belli bir seviyenin çok üzerinde olmasından kaynaklanıyor. Yerel yönetim buna çok katkıda bulunuyor mu çok emin değilim. Ümitvar olmak lazım. Referandum sonuçlarında da gördüğümüz gibi büyükşehirlerde hakim siyasi iradenin düşen oyları var. Bu konuyla ilgili ciddi çalışmalar yapmaya başladılar. Neden böyle oluyor, değişen yapı, değişen kentli yapısı, değişen üniversite yapılarına uygun olarak bir arayış içinde olduklarını söyleyebilirim. Bu arayışa katkıda bulunmak da bizlerin elimizden geldiğince yapması gereken bir şey diye düşünüyorum.
Uluslararasılaşma kendi başına bir amaç olmaktan öte, özünde üniversitelerimizin araştırma ve eğitim kalitesini yükselten, dolayısıyla da topluma ve yaşadığımız kente katkısını arttırmanın en önemli araçlarından biridir diye düşünüyoruz. Bu anlamda yapılan çalışmaları çok önemli buluyoruz. Son yıllarda Ankara’nın uluslararası öğrenci trafiğinde artan bir payı vardı. Daha önceki yıllarda güvenli başkent algısıyla öne çıkan Ankara’nın, son 2 yılda yaşanan menfur terör saldırılarıyla yurtdışında bu imajı maalesef zedelendi. Yurtdışından gelen öğrencileri olumsuz etkiliyor ve etkileyecek diye düşünüyorum. Bizim kendi uluslararası öğrencilerimize ve akademisyenlerimize tanıdığımız iki kampüste yurtlarımız, ücretsiz servis olanaklarımız var. Bizim Büyükşehir Belediyesi’nden de beklediğimiz üniversitemizin kampüsüne ulaşım alternatiflerinin ve çeşitliliğinin artırılması. Bu YÖK’ün uluslararası öğrenci çekme hedefini sağlama açısından da ilerleyen yıllarda önemli olacaktır. Kentle ilgili yaşadığımız bir diğer sorundan daha bahsetmek isterim. Dünyanın her yerinde marka olmuş köklü şehirlerde, o şehre sembol olmuş, şehrin ruhunu yansıtan tarihi binalar, meydanlar, caddeler vardır. Aynı zamanda bu caddeler, meydanlar, yapılar o şehrin toplumsal hafızasıdır ve yüzlerce yıldır değişmeden varlığını ve değerini sürdürmektedir. Ben kendim 44 yaşındayım. Tunalı Hilmi Caddesi’nde büyüdüm. Fakat son yıllarda çok ciddi bir değişim dönüşüm erozyon oraların değer kaybettiğini görüyorum. Bu da beni bir Ankaralı olarak oldukça üzüyor. Biz yabancı öğrencilere ne anlatacağız konusunda bile sıkıntı yaşıyoruz. Bu konudaki ayrışma o kadar fazla ki kendimizi anlatırken hangi yüzümüzü göstereceğiz diye düşünüyoruz. Ankara’nın ortadan ikiye ayrılmış gibi bir yapısı var. Yaşayış tarzı ve şehri ve kentleşme olarak. Bu da yaşadığımız en büyük sorunlardan biri.
ÜNİVERSİTELER VE KAMU ORTAK ÇALIŞMALI
Sayın rektör yardımcılarımız ve dekanlarımız uluslararası işbirlikleri ve üniversitemizde yürütülen uluslararası projelerden bahsettiler. Bütün bu çabalarımız temelde üniversiteler arası ikili işbirliklerinin geliştirilmesi vasıtasıyla kurumumuzun uluslararasılaşmasına destek sağlamayı amaçlamaktadır. Bizim açımızdan sevindirici olan özellikle son yıllarda artan sayıda uluslararası öğrencinin ve akademisyenin Çankaya Üniversitesi’ni tercih ediyor olmasıdır. Gerek kurumsal yapımız, gerek kaliteli akademisyen kadromuz, gerek hukuk bölümü hariç diğer tüm bölümlerimizde tamamen İngilizce eğitim verilmesi bu artan ilginin en önemli sebepleri olarak öne çıkmaktadır. Buna ek olarak uluslararası öğrencilerin barınabilmesi için hem Balgat’ta hem de Merkez kampüsümüzde yurtlarımız bulunmaktadır. Bu kapsamda Merkez Kampüsümüz karşısında bulunan Turkuaz konutları da öğrencilerimize oldukça uygun fiyatlarla barınma alternatifleri sağlamaktadır. Uluslararası öğrencilerimiz ve akademisyenlerimiz ayrıca üniversitemizin ücretsiz servislerinden faydalanabilmektedir. Önümüzdeki dönemde uluslararası öğrencilerin Ankara algısıyla ilgili olarak, kamunun üniversitelerimizle ortak çalışmalar yürütmesinin gerekli olduğunu eklemeliyim. Bunu en net olarak uluslararası değişim öğrencilerinin sayılarındaki düşüşten gözlemleyebiliyoruz. Bir uluslararası öğrenci kente geldiğinde bu binaları görmek, bu caddelerin meydanların ruhunu yaşamak istiyor. Bu sebeple belediyelerin bu değerlerimizi korumaları ve daha da güzelleştirmeleri uluslararası öğrenciler için bir cazibe merkezi ve marka kent haline gelebilmemiz açısından çok önemli diye düşünüyorum.
1 yaşından beri Ankara’da yaşıyorum. Bir 11 yıllık yurtdışı söz konusu oldu. Kentin üniversitelerle birleşmesi çok önemli. Aslında ben çocukluğumdan beri Ankara’yı bir üniversite kenti olarak düşünür ve yaşarım. Her ne kadar bu durum son yıllarda vakıf üniversiteleri ve devlet eliyle bunu tırnak içinde söyleyeceğim her kasabaya bir üniversite kurma fikri bir noktada başta vakıf üniversitelerinde özellikle gördüğümüz neden sadece Ankaralılaşılıyor, sadece Ankara’dan kitleler gelmeye başlıyor sorusunun cevabı orada yatıyor. Sosyolojik bir durum. Dolayısıyla herkes kendine en yakın olan bir hizmet imkanı varsa oraya yöneliyor. Burada durum olarak nitelikle kaliteli üniversite yönetmek gerekiyor. Biz de bölüm olarak elimizden geleni yapıyoruz. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın esnaflara yönelik olan çalışması var dedik. O çalışmada ben de çalışmıştım Ankara’da yüze yakın esnafla birebir görüşmeler yaptık. Etkileri nasıl oldu diye baktığımızda iki senedir takip ediyorum, televizyonlardan takip ediyorum en basitinden şu anda televizyonlardan dönen birçok bankanın kredi garanti fonu diye bir reklamı var, duymuşsunuzdur. Kredi garanti fonu aslında küçük orta büyük ölçekli işletmeler için devletin yasayla oluşturduğu bir fon. Fakat bu fon maalesef geçmişte hep büyük şirketler tarafından kullanılmış, küçük esnaflara yönelik bir hamle yapılmamış. O proje kapsamında görüldü ki kredi garanti fonu bir nevi kurum ve o kadar atıl ki esnafların hiç yanında değil. Devlet bununla ilgili bir adım yaparak kredi garanti fonunun esnaflara daha aktif kullanılmasını sağladı. O sayede birçok banka kredi garanti fonu desteğinde. Çünkü yapıda bir bankadan da bir teminat almanız gerekiyor. İki işbirliği yaparak esnafın önüne getiriyor. O projenin kapsamı sonucunda gerçekten esnaflara değişik imkânlar tanınmaya başladı ki ben bunu Halk Bankası’ndaki görüşmelerde de söyledim. İnsanın esnaf olası geliyor. O kadar imkânlar yaratılıyor ki bizim söylediklerimiz ve devletin düşündükleriyle birlikte. Bu iyi bir gelişme.
BİTİRME PROJELERİYLE DENEYİM İMKANI
Üniversitemizin endüstri mühendisliği bölümü son sınıf öğrencileri, Ankara’daki organize sanayi bölgelerinde faaliyet gösteren çeşitli imalat ve hizmet sektörlerinden firmaların problemlerini danışman öğretim üyelerin gözetiminde bitirme projesi olarak adlandırılan projeler kapsamında çözmektedirler. Bu sayede, öğrenimleri süresince edindikleri teorik bilgi, beceri ve kazanımlarını pratikte uygulama, iş yaşamı ve profesyonelliğiyle ilgili deneyim kazanma ve değişik firmaları tanıma fırsatlarını bulmaktadır. Bunun son örneği, üniversitemize 16 km uzaklıkta bulunan ve metal, kimya, savunma, maden, matbaacılık, gıda gibi birçok sektöre ev sahipliği yapan Başkent Organize Sanayi Bölgesi (Başkent OSB) ile üniversite-sanayi işbirliği yapılmıştır. Bu kapsamda, halen on tane farklı sanayi kuruluşuna çeşitli projeler yapılmaktadır.
Dinamik bir bölümüz. Programları geliştirmeye başladık. Yabancı master öğrencilerimiz gelmeye başladı. Laboratuvarlarımız var, bunlar öğretim amaçlı genellikle ama yakın gelecekte yeni laboratuvarlarımız kurulduğu zaman araştırmaya daha fazla ağırlık vereceğiz. Yüksek lisans programlarını ivmelendirmeye çalışacağız. Çankaya Üniversitesi ile Ankara’nın ilişkisi için de buranın bir ışık kaynağı olduğunu düşünüyorum. Önce yakın çevresine sonra daha uzak çevreye devamı olarak da bilimsel, sanatsal dalgalar gönderecektir. İnanıyorum ki etrafta büyük bir gelişme olacak. Binalar yükselecek ve burası bir kasaba niteliğini dönüşecektir. Belki 10 yıl sonra üniversitenin kampüs alanı yetmeyecek. Bunun için şimdiden tedbir almakta fayda vardır diye düşünüyorum. Çankaya Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü açılalı henüz 7 yıl olmasına rağmen hızlı bir gelişme sağlamıştır. Bugün İnşaat Mühendisliği bölümünde lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi verilmektedir. İnşaat mühendisliği Bölümünün hızlı gelişmesi gerek yerli gerekse yabancı ülke öğrencilerini cezbetmektedir. İnşaat mühendisliği bölümünde çok sayıda yabancı uyruklu öğrencilerde bulunmaktadır. İnşaat mühendisliği bölümü laboratuvarlarında gerek lisans, gerekse yüksek lisans öğrencileri deneyler yapmakta olup TUBİTAK projelerine ait deney ve incelemeler de yapılmaktadır. İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyeleri akademik görevleri yanında gerek Ankara içerisinde ki gerekse Ankara dışındaki inşaat şirketlerine proje danışmalıkları da sunmaktadır. İnşaat mühendisliği bölümü gerek fiziki gerekse akademik alanda yükselmeye ve durmaksızın ilerlemeye devam etmektedir. Çankaya Üniversitesi merkez yerleşkesinde eğitim binaları, yurtlar, spor tesisleri ve binaları, ortak kullanım tesisleri yapılmış olup yapılaşma hızla devam etmektedir. Üniversitenin bu hızlı gelişimi çevresinde ki yerleşim yerlerinin çekiciliğini artırmakta olup çevrede yapılaşma ve imar faaliyetlerinin, iş olanaklarının artmasına katkı sağlamaktadır. Dolayısıyla Çankaya Üniversitesi çevre ve civarına da katma değer kazandırmaktadır. Birkaç yıl içerisinde Çankaya Üniversitesi’nin çevresi büyük bir yerleşim yerine dönüşecektir. Bu bağlamda Çankaya Üniversitesi Ankara’ya yeni kazanımlar sağlamaktadır.
Üniversitelere üçüncü görev olarak araştırmanın yanına bir de inovatif geldi. Bizim 18. sıramız Türkiye için çok büyük bir başarı bence. Birçok köklü üniversite var, 20 yıllık bir geçmişe sahip olan bir üniversite olarak onların önüne geçiyorsunuz. Bunun diğer bir önemi TÜBİTAK önceden kurum hissesi adı altında belli bir fon aktarıyordu. Yüzde 10’du bunu şimdi yüzde 50’ye kadar çıkardı. Burada da şuna bakıyor; girişimcilik endeksindeki sıranız. O bakımdan da çok önemli. Oradan neredeyse proje miktarı kadar para, üniversiteye araştırma, geliştirme kullanma adına geliyor. Ankara bürokrasi kenti olarak biliniyor ama imalat sanayi de var Ankara’da. Beşinci sırada baktığımda. 11 tane OSB var. İnovatif araştırmayı teknoloji transfer ofisleri kanalıyla önemli bir adım olarak görüyorum.
Sayın dekanımız projelerimizden bahsetti ama ben bir şey eklemek istiyorum; Bizim Ankara’da finans kuruşlularıyla da çalışmalarımız oluyor. Biz bir tane Bloomberg laboratuvarına sahibiz. Türkiye genelinde bu kapsamda iki, üç tanedir daha fazla yok. Bu laboratuvar kapsamında Türkiye’de SPK ve onun dışındaki tüm finans kuruluşlarından destek alarak öğrencilerimizi yetiştirmeye çalışıyoruz. Sadece işletme bölümü dersleri değil fakültemizde bulunan bankacılık ve finans ile diğer bölümlerin derslerinde de biz bu laboratuvarı kullanıyoruz. Laboratuvar kapsamında dışarıya da destek verebiliyoruz. Çok değerli uzmanlardan da bu konuda destek alabiliyoruz. Böyle bir laboratuvarların maliyetlerinin dışında verdiği eğitimin maliyetleri de oldukça yüksek. Ayrıca biz kendi öğrencilerimize o laboratuvar içinde sertifika programları düzenliyoruz. Bunu yapabilirsek dışarıya da açmak istiyoruz. İşletme Bölümü’ndeki Bloomberg laboratuvarı tüm Türkiye’de sadece 2-3 üniversitede bu kapsamda bulunmaktadır. Genelde 1-2 terminal satın alınmakta ve genel kullanıma sunulmaktadır. Üniversitemiz ise yaklaşık aynı anda 25 kişinin ders alabileceği büyüklükte bir laboratuvara sahiptir. Aynı zamanda Ankara’da yer alan finans şirketleri ile de bu konuda çalışmalar yapılmaktadır.
Diğer üniversitelerden daha farklı olarak öğrencilerimizi sanayiye çalışma hayatına hazır bir şekilde yetiştirmeye çalışıyoruz. Hem laboratuvar imkânlarını, proje tasarım derslerini fazla tutarak hem de bitirme projelerini Ankara’daki firmalarla ortak yaparak bunu sağlamaya çalışıyoruz. Son yıllarda beraber yaptığımız firmalar arasında Arçelik, ORS, Türk Traktör, Optima, MKE gibi firma ve kurumlar var. Şimdi yeni bu kapsamda bahsedilen Hidromek’le yaptığımız iş makineleri opsiyon programı makine mühendisliği ve mekatronik mühendisliğinin Hidromek firmasıyla yaptığı program Türkiye’de bir ilk olma özelliğine sahip. Bu konuda öğrencilerimizin iş makinaları tasarımı, üretimi, testi konularında bilgi birikimli çıkmış olmalarını sağlıyoruz. Bu firmanın da işe başlayan yeni mezun öğrenciyi yetiştirmesi için gereken zamanı da azaltmış oluyor. Bunu başka şirketlerle de geliştirmek niyetindeyiz.
1944 Ankara doğumluyum. Ankara şehrinin masum yıllarını çok iyi biliyorum. Kızılay’a yürüdüğümüz, Yenişehir’de dolaştığımız, Kızılay Parkı’yla olağanüstü güzel masum bir Ankara vardı, ama bir türlü bugüne gelemedi. Bazı şeyler belki de insanlar tarafından paylaşılmaya başladı. Olanaksızlar paylaşılmaya başladı. Şimdiki zamandan en önemli farkı, olanakların farklı paylaşılması. Bunun merkezi tabi Ankara çünkü politikacılar var. Ezgi hanım çok güzel anlattı. Bu durum aslında Türkiye’nin tüm kentleri için geçerli. Sorunlar aynıdır bazılarında gelişmemişlik dolayısıyla farklılık vardır, bazıları gelişmiş olduğunu ifade eder. Ülkede bir zamanlar bize pilav değil plan lazım diyen politikacılar gördük. Planlamanın, mimarinin, estetiğin özellikle estetiği vurgulamak istiyorum, yönetimi ülkemizde politikacılar tarafından yapılmaya çalışıldı. Sanatı bana tarif et dedikleri zaman üzerine söyleyeceğim; üzerine şöyle, içine böyle yapılan bir nesne halinde görülüyor. Esasında bizim yöneticilerimizle kendi entelektüel anlayışımız arasında fark var. Bir kere onları geliştirmeliyiz. Değişik vizyonlar diye bunun üstesinden gelip bir kenara koyamayız. Belli bir yere gelmek zorundayız. Ondan sonra kentlerin, konutların, kültürün sorunları, sanata ilişkin sorunları, kişisel gelişime ilişkin sorunları görme imkanımız olur. Aksi takdirde ümit var olmak lazım bunun da geliştirilebileceğini düşünüyorum ama bazı yol kazaları elbette olabiliyor.
Ankara şehrinin gidişatına bakış açım son derece olumlu. Bütün sorunların varlığını tanımakla beraber 1978 Ankara doğumluyum. Hatırladığım 1980’li yılların başının Ankara’sı Milli Kütüphane’nin sonrasında pek de bir bina yoktu. Şu anda 30 küsur yıl dilim içinde şehir iki veya üç katına büyümüş durumda. Pek çok olumsuzluğu yanında getiriyor fakat Ankara’nın özellikle son 10-15 yılda daha önce görmediği bina tipolojileri, teknolojileri, yapım sistemleri Ankara’ya geldi. Daha önce bunlar yoktu. Apartmanlar ve devlet yapıları vardı, bir iki fabrika vardı. Ankaralı bir mimarın ve öğrencinin repertuvarı da bunlarla sınırlıydı. Şimdi çevremize baktığımızda özellikle Balgat kampüsümüzün olduğu Çukurambar çevresinde ve Söğütözü’ndeki iş merkezlerinde bugün küreselleşmenin etkisiyle aşağı yukarı dünyada hangi bina tipolojileri, hangi bina teknolojileri varsa bizim öğrencilerimiz hem bunları öğrenme hem de uygulama imkanı buluyor. Aslında mimarlık eğitimi alanında Türkiye’de sessiz devrim yaşanıyor. Öyle ki kontenjanlara baktığımızda vakıf üniversitelerinin kontenjanları devlet üniversitelerini egale etti şu anda. İleride geçeceğini düşünüyorum.
‘BİZİM ÇOCUKLUĞUMUZUN ÜMİTKÖY’Ü NE GÜZELDİ’
Fakat hala hakim görüş devlet üniversitelerine giremeyenler vakıf üniversitelerine girer gibi köhnemiş bir anlayış aslında fiilen alanda değişti. Bunun etiklerini 10 ya da 20 yıl sonra görecekler. Özellikle Ankara mimarlık dünyasında mezunlarımızın bir ağırlığı olacağını düşünüyorum. Biz Ankara şehrinin olanaklarına soğukkanlı rasyonel ve bilimsel bakarak sessizce yolumuza devam ediyoruz. Herkes 1960’ların Kavaklıdere’si diyor bir özlemle. Görecek siniz bir 10-20 sene sonra ‘bizim çocukluğumuzun Ümitköy’ü ne güzeldi sonra bozuldu’ gibi şeyler de gelmeye başlayacak. Şehirler gelişir, değişir önünde durmanın imkanı olmayan bir süreç. Evet değerlerimize son derece sıkı bir şekilde sahip çıkmalıyız fakat ben Ankara şehrinin deviniminin olumlu yönde gittiğini düşünüyorum. Bizim okulumuz ODTÜ’yü de dahil ediyorum kampüs üniversitesi olarak mimari dili aynı konuşan mekanlara sahip. Belli bir vizyonu olan bir kampüsü oluşturabilen şu anda tek vakıf üniversitesi aslında. Mimariler takofobisi görmüyorsunuz belli bir vizyon dahilinde mimari karakteri olan bir ortam yaratılıyor. Bu da üniversitemizin mimari vizyonu açısından büyük bir başarıdır diye şehrin de girişi olması açısından değerlendiriyorum.
MİMARLIK KÖKLÜ MESLEKLERDEN
Dünyanın en köklü mesleklerinden biri olan mimarlık, insanların barınma, çalışma, dinlenme; kısaca yaşamlarını sürdürürken her aşamada kullandıkları mekânları ve mekânsal gereksinimlerini tasarlama; yapıları ve fiziksel çevreyi inşa etme sanatı ve bilimi olarak tanımlanır. Mimar ise yapının strüktür, aydınlatma, ısıtma, havalandırma, yalıtım gibi teknik donanımlarının mekân içerisindeki yerlerinin tespit edilmesinde ve bu donanımların formlarına ilişkin estetik çözümlerin önerilmesinde karar verici meslek insanıdır. Tasarımını gerçekleştirirken, mekân kullanıcılarının uygun konfor şartları içerisinde bulunabilmesini sağlamak mimarın ana hedefini oluşturur. Mimarlık mesleği, sağlık bilimleri ve hukuk meslekleriyle birlikte insanın temel gereksinimlerinin vazgeçilmez bir parçası olarak Avrupa Birliği’nde Hizmetlerin Serbest Dolaşımı hakkını elde etmiştir. Mimarlık mesleği bu özellikleriyle teknolojide, küresel siyaset ve ekonomide meydana gelen değişimlerden etkilenmeyerek her zaman en çok gereksinim duyulan bir meslek olarak kabul edilir.
ANKARA’DA DAHA GÜÇLÜ VE ETKİLİ
Çankaya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi bünyesinde 2011 yılından bu yana eğitim-öğretim faaliyetini sürdüren Mimarlık Bölümü de, bu temel meslek yaklaşımını gözeten bir anlayışla kurguladığı eğitim programını yürütmektedir. Söz konusu mimarlık eğitimi olduğunda, eğitimin verilmekte olduğu yer ve o yere özel nitelikler kullanışlı birer eğitim malzemesi niteliği taşımaktadır aslında. Tıpkı bir bilim insanının laboratuvarı gibi, içinde bulunulan kent de, mimarlık eğitimi için bir laboratuvar ortamı sunmaktadır. Bu durum, Ankara gibi, yüzyıllar boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış ve Türkiye Cumhuriyeti başkenti olduktan sonra da, Cumhuriyetin vitrini olmak üzere tasarlanmış bir kentte çok daha güçlü ve etkilidir.
ÖĞRENCİLER ANKARA ÜZERİNE ÇALIŞIYOR
Mimarlık bölümü olarak, hem bizim Ankara’dan öğreneceklerimiz olduğuna hem de bizim Ankara’ya katacaklarımız olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle, tasarım stüdyolarımızda, her dönem mutlaka en az bir ya da bir kaç grup öğrencimiz, Ankara üzerine çalışıyor. Öğrencilerimizin kenti tanımasına, geçmişi sorgulamasına, geleceğe ilişkin vizyon geliştirmesine olanak tanıyacak şekilde, onlardan Ankara’nın çeşitli bölgelerinde belirli bir tasarım programı çerçevesinde projeler üretmelerini istiyoruz. Bu süreç kimi zaman hâlihazırda Ankara için öngörülen gelişim vizyonunun bir parçasının sorgulanması olabiliyor, kimi zaman ise, bakış açılarını genişletecek, olağanın dışındakini de görebilmelerine imkân verecek sorgulamaları içeren proje tasarımları olabiliyor.
KENTLİYİ İLGİLENDİREN ÇALIŞMALAR
Bunun dışında bilimsel araştırma konularımız için de Ankara’nın sunduğu olanaklardan yararlanmak öncelikli yaklaşımımızı oluşturuyor. Yürütülen bilimsel projelerde, Ankara’da yer alan kültürel miras niteliğine sahip yapıların tespit edilmesi, araştırılması, arşivlenmesi; mevcut konut stoku üzerinde yapılan enerji, konfor ve memnuniyete ilişkin araştırmalar gibi doğrudan kenti konu alan ve sonuçlarının kenti ve kentliyi ilgilendirdiği çalışma konularına yoğunlaşıyoruz. Bölümümüz çeşitli kurumlara danışmanlık hizmeti de veriyor. Mimarlık disiplinler arası çalışmayı gerektirdiğinden, inşaat mühendisliği, makina mühendisliği vb. alanların yapı bilimlerini ilgilendiren alt alanlarına danışmanlık yapıyor, uzmanlık bilgimizi pratik uygulamaların iyileştirilmesi için kullanıyoruz. Ankara’da olmanın bir başka önemli avantajı da Bakanlık’lar ile yakın temas içinde olabilmek. Bölümümüz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı başta olmak üzere, Bakanlıkların uzmanlık gerektiren ulusal ve uluslararası projelerine de destek olmakta, danışmanlık hizmeti sunmakta ve çeşitli komisyonlarında uzman görevlendirmektedir.
Önce mekatronik mühendisliği nedir diye başlamak lazım. Makine mühendisliği, elektronik mühendisliği ve yazılım mühendisliğini içine alan disiplinler arası bir bölüm. Türkiye’de 21 tane mekatronik mühendisliği bölümü var. Çankaya Üniversitesi mekatronik mühendisliği bölümü Ankara’daki ikinci mekatronik mühendisliği bölümü. İlk mezunlarımızı geçen sene verdik. Lisansüstü programlarına önümüzdeki dönem başlıyoruz. Hidromek’le birlikte yürüttüğümüz iş makineleri optimizasyon programı çok önemsediğimiz bir proje. Mezunlarımızdan 4 tanesi Hidromek firmasında işe başladı. Amacımız aslında istihdam garantili bu tip işbirliklerini Ankara’daki işletmelerle birlikte yürütmek. Bu yönde konuya bakıyoruz. Araştırmalarımızı bu yönde yürütüyoruz. Ankara ile ilgili düşüncelerimi de daha önce bir meslek odasının başkanıyken paylaşmıştım.
Bölümümüzde kalabalık bir öğrenci grubu var. Öğretim üyelerimizin sayısı biraz sınırlı ama onu da artırmaya çalışıyoruz. Yüksek lisans programı açmak istiyoruz. Psikoloji bölümlerinde genellikle 4 ana bilim dalı bulunur. Klinik, sosyal, deneysel ve gelişim psikolojisi. Biz sosyal psikolojide yüksek lisans programı açmak istiyoruz. Öğrenci sayısı olarak en kalabalık bölümlerden biriyiz. Bir zamanlar ekolojik psikoloji diye bir şey vardı. Ana fikri şuydu; insanların kişiliğini yapan, ömürleri boyunca çıkıp girdikleri yerlerdir. Bunlar neler olabilir; kahvehaneler, sinemalar, parklar, katıldıkları toplantılar gibi girip çıktıkları neler varsa o. Bir Amerikalıyı Amerikalı yapan onun girip çıktığı böyle yerlerdir. Davranış alanlarıdır. Bizde de bir İstanbulluyu İstanbullu yapan onun girip çıktığı davranış alanlarıdır. Ben bir araştırma yapmıştım. Amerika’da 5 bin nüfuslu bir kasaba ile Türkiye’de 5 bin nüfuslu kasabayı karşılaştırdık. Orada insanların bir yılda girip çıktığı davranış alanlarının sayısı bin ise Türkiye’de 300 filan, çok daha sınırlı. Dolayısıyla böyle yerleri ne kadar artırırsanız insanların kişiliklerinin gelişmesine o kadar katkıda bulunmuş olursunuz.
Enstitümüzde bünyemizde 10 yüksek lisans, 4 doktora programı var. İki kampüsümüz olmasına rağmen bütün lisansüstü eğitimimizi Balgat kampüste yapmaktayız. Dersler çalışanlara hitap eden programlar halinde düzenlenmiş durumda ve akşamları 18’den sonra. Enstitü olarak Ankara’ya ne kazandırıyoruz diye baktığımızda bizim eğitim dilimiz İngilizce. Eğitim dili İngilizce olduğu için Fildişi’nden tutun Ukrayna’ya kadar birçok ülkeden öğrencilerimiz mevcut. O anlamda Ankara’ya biz çok sayıda uluslararası öğrenci kazandırıyoruz. Fen bilimleri enstitümüzde de benzer sayıda programlar var. Orada öğrencilerimizin neredeyse yarısı yabancı. Biz de ise yüzde 10’u civarında yabancı. Bunlar mezun olup gittikleri zaman bir nevi gönüllü elçi oluyorlar. Benim öğrencilerle diyaloğumdan çıkardığım gözlemler genellikle bulundukları mesleklerde yükselme amaçlı geliyorlar.
Bizim Hukuk fakültemiz sadece Ankara değil Türkiye’nin iyi hukuk fakülteleri arasında yer alıyor. Öğretim üyeleri ve yardımcıları yeterli düzeyde. Hatta çok üst düzeyde. Bu konuda hiçbir sorunumuz yok. Hukuk fakültesi olarak şehirle ilişkimize bakılınca burası başkent olması nedeniyle yüksek mahkemelerin de olduğu yer olması nedeniyle, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi olması nedeniyle bu tür kurumlarla ilişki halinde oluyoruz. Toplantılar yapıyoruz, onları davet ediyoruz. Sadece Ankara ile sınırlı kalmıyoruz İstanbul’dan da davet ediyoruz. Ben şunu söylemek istiyorum; eğer üniversite çok iyi bir üniversite olursa o zaten şehre katkı sağlar. Önemli olan üniversitenin iyi bir üniversite olması. Hem kendi kentine hem de Türkiye’ye isim de verecektir. Bir de şöyle bir gözlemim var; ben uzun yıllar Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde çalıştım. Küçük bir kentte olursa o kentte üniversitenin rolü çok önemli oluyor ama Ankara gibi İstanbul, İzmir gibi kentlerde o kadar fazla olamıyor. Ben potansiyel olarak Çankaya Üniversitesi’nin çok iyi bir üniversite olacağını sadece Ankara’ya değil Türkiye’de iyi bir üniversite olacağına inanıyorum.
Sıtkı Alp Eğitim Vakfı tarafından kurulan üniversite 1997-1998 eğitim-öğretim yılında 647 öğrencisiyle eğitime başladı. 5 fakülte, 21 bölüm, 2 meslek yüksekokulu, 2 enstitü, İngilizce hazırlık okulu, Teknoloji Transfer Ofisi (TTO) ve 8 Araştırma-Uygulama Merkezi’ne sahip. Bin 580’i lisansüstü olmak üzere 9 bine yakın öğrenci ve 175’i öğretim üyesi olmak üzere toplam 336 öğretim elemanı bulunmakta.
Hürriyet Ankara- Çankaya Ankademi buluşmasına üniversite öğrencileri de katıldı. Oturumda, Çankaya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hamdi Mollamahmutoğlu ile birlikte yer alan isimler şöyle oldu: Mimarlık Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Zerrin Ezgi Kahraman, Kent Çalışmaları Topluluğu Başkanı Gamze Değirmenci, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğrencisi Cihat Baluken, Öğrenci Konseyi Başkanı Hamza Demiroğlu, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kenan Taş, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. H. Selçuk Geçim, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Mete Doğanay, Uluslararası Ticaret Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mahir Nakip, Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Doğdu, Tanıtım ve Kurumsal İlişkiler Müdür Vekili Öğr. Gör. Dr. Ali Özkan Çakırlar, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tanel Demirel, Dış İlişkiler Müdürü Yöntem Öskiper, Endüstri Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ferda Can Çetinkaya, İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yıldırım, İş Sağlığı ve İş Güvenliği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serhat Küçükali, İşletme Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ayşegül Taş, Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sıtkı Kemal İder, Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Harun Batırbaygil, Mimarlık Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Cengiz Özmen, Mekatronik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Müfit Gülgeç, Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Dönmez, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mehmet Yazıcı, Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Turhan.